Türkiye Hidrojen Haberleri

Türkiye, AB’nin yeşil hidrojen ihtiyacını karşılamada avantajlı durumda

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü, “Yenilenebilir enerji potansiyeli dikkate alındığında, Türkiye yeşil hidrojen, rüzgâr ve güneş gibi enerji kaynakları yüksek bir bölge. AB’nin yeşil hidrojen ihtiyacının belirli bir kısmının Türkiye’den karşılanabileceği düşünülüyor.” dedi.

Haber Merkezi Mart 24, 2022

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü, Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaş sonrasında AB’nin, enerji verimliliğini artırma, daha fazla yenilenebilir enerji yatırımı yapma ve hidrojen piyasası oluşturma çalışmalarını hızlandırdığını belirterek, “Yenilenebilir enerji potansiyeli dikkate alındığında, Türkiye yeşil hidrojen, rüzgâr ve güneş gibi enerji kaynakları yüksek bir bölge. AB’nin yeşil hidrojen ihtiyacının belirli bir kısmının Türkiye’den karşılanabileceği düşünülüyor.” dedi.

Güllü, Anadolu Ajansı muhabiri Gülşen Çağatay’a yaptığı açıklamada, temiz enerji üretiminde Türkiye’nin Avrupa ülkeleri içinde temiz enerji üretim kalitesinin yüksek olduğunu, maliyet anlamında diğer bölgelere kıyasla daha rekabetçi bir şekilde temiz enerji üretebileceğini söyledi.

Mart başında AB Komisyonu’nun “REPowerEU” adlı ortak eylem planını yayınladığını anımsatan Güllü, “Halihazırda, AB’nin ‘Fit for 55’ anlaşması kapsamında 2030 yılına kadar 5,6 milyon ton (Mt) yeşil hidrojen üretimi öngörülüyor. REPowerEu eylem planı kapsamında ise, buna ek olarak 15 milyon ton yeşil hidrojen üretimi hedefleniyor ve böylelikle Rusya’dan alınan yıllık 25 ila 50 milyar metreküplük doğal gazın ikame edilebileceği belirtiliyor.” diye konuştu.

Güllü, bu yayınlanan yeni hedeflerin, Rusya ile Ukrayna krizi öncesindeki AB’nin hidrojen stratejisi hedeflerinin ötesine geçtiğini ifade etti.

Eylem planı dahilinde AB için doğal gaz ithalatının azaltılmasında öne çıkan en önemli unsurlardan birinin de elektrifikasyon imkanlarından azami faydalanılması olduğuna işaret eden Güllü, şöyle konuştu: “Bu kapsamda, ısı pompalarının yaygınlaşması, ısıtma sektörünün karbonsuzlaşmasında öncelikli strateji olarak yerini alıyor. Hidrojenin ısıtmada kullanılması da bir alternatif sunulmaktadır. AB önümüzdeki 5 yıl içerisinde 10 milyon adet ısı pompası kurulumu yapmayı ve böylelikle 12 milyar metreküplük doğal gaz ithalatının önüne geçmeyi hedeflemektedir. 15 milyon tonluk yeşil hidrojen hedefinin 5 milyon tonluk kısmının Avrupa içerisinde üretilmesi hedeflenirken, kalan 10 milyon tonun diğer ‘komşu’ ülkelerden ithal edilmesi planlanmaktadır. Rusya- Ukrayna gerginliği sonrasında AB’nin, enerji verimliliğini artırma, daha fazla yenilenebilir enerji yatırımı yapma ve hidrojen piyasası oluşturma çalışmalarını hızlandı. Yenilenebilir enerji potansiyeli dikkate alındığında, Türkiye yeşil hidrojen, rüzgâr ve güneş gibi enerji kaynakları yüksek bir bölge. AB’nin yeşil hidrojen ihtiyacının belirli bir kısmının Türkiye’den karşılanabileceği düşünülüyor.”

“Hidrojen, geleceğin enerji sisteminde önemli rol alacak”

Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği Petrol ve Gaz Direktörü Sohbet Karbuz da hidrojenin, elektriğin yanı sıra bir hammadde ve enerji taşıyıcısı olarak iki ana nedenden ötürü geleceğin enerji sisteminde önemli bir rol oynayacağını ifade etti.

Karbuz, uygun maliyetli güneş ve rüzgâr enerjisinin istenilen yerde kullanıma sunulabileceğini belirterek, “Bunun yanında sanayi, ulaşım, binalar gibi karbondan arındırılması zor görünen sektörlerin zaman içinde karbondan arındırılması. Burada hidrojen üretim maliyetinin -ki bunda büyük ölçüde enerji maliyeti belirleyicidir- gelecekte rekabetçi bir seviyeye geleceği varsayılıyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Hidrojenin boru hatları ile taşınabildiğini, depolanabildiğini ve mevcut boru hatlarında doğal gazla belli oranda karıştırılabilir olmasının hidrojenin enerji sektöründe çekiciliğini artırdığını ifade eden Karbuz, şunları kaydetti: “Şu anda kimya ve petrokimya endüstrisinde hammadde olarak kullanılan hidrojen gelecekte çelik ve sentetik yakıt üretimi gibi yeni alanlarda hammadde olarak kullanılacak ve diğer bazı sektörlerde de enerji taşıyıcısı olarak kullanılacaktır. Hidrojen geleceğin yakıtı olarak görülüyor. 50 sene önce de aynı şekilde geleceğin yakıtı olarak görülüyordu. Doğru dürüst bir hidrojen pazarının bulunmaması, kalite ve güvenlik gibi konularda düzenlemenin son derece yetersiz olması, uluslararası bir sertifikasyon sisteminin bulunmaması gibi sorunların da zamanla üstesinden gelineceği düşünülüyor. Hidrojen ve hidrojen ekonomisine geçiş konusunda pembe rüyalarda geziniliyor ve her derde deva olacağı düşünülüyor. Tıpkı 50 yıl önce olduğu gibi. Fakat farkı şu ki bu sefer hidrojen ekonomisine ve karbondan arındırılmış bir enerji sistemine önümüzdeki 10-20 yıl içinde gireceğimiz hayal ediliyor. Avrupa Komisyonu’nun hidrojen stratejisi okunduğunda bu resim ortaya çıkıyor zaten.”

https://temizenerji.org/2022/03/24/turkiye-abnin-yesil-hidrojen-ihtiyacini-karsilamada-avantajli-durumda/

Türkiye’de 2050’de 1,9 milyon ton yeşil hidrojen talebi oluşabileceği hesaplanıyor

Türkiye’de imalat sanayisi, doğal gaz ve ulaştırma sektörlerinde fosil yakıtların yüzde 10’unun yeşil hidrojenle ikame edilmesiyle 2050’de 1,9 milyon ton yeşil hidrojen talebi oluşabileceği hesaplanıyor.

Gülşen Çağatay   |14.02.2022

Ankara

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin Bilkent Enerji Politikaları Araştırma Merkezi ve Alman Enerji Ajansı iş birliğiyle hazırladığı rapora göre, desteklenen yenilenebilir enerji yatırımlarının katkısıyla 2050 yılında Türkiye’nin yıllık 3,4 milyon ton yeşil hidrojen üretebileceği değerlendiriliyor.

Söz konusu üretim için yıllık 4 milyar dolar yatırıma ihtiyaç duyulurken, 2050’de ekonomiye yaklaşık 8 milyar dolar katkı sağlanabileceği öngörülüyor.

İmalat sanayisi, doğal gaz ve ulaştırma sektörlerinde fosil yakıtların yüzde 10’unun yeşil hidrojenle ikame edilmesiyle 2050 yılında Türkiye’de yıllık 1,9 milyon ton yeşil hidrojen talebi oluşacağı hesaplanıyor.

Küresel ölçekte 2050 yılını işaret eden net sıfır emisyon hedefleri, tüm enerji sisteminin karbonsuzlaşması için ortak bir çözüm olarak yeşil hidrojen üzerinde duruyor. Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı onayladığı dikkate alındığında, 2030 ve 2053 yıllarını kapsayan dönemde daha kararlı iklim ve enerji dönüşümü hedeflerine ihtiyacı bulunuyor.

Bu kapsamda, çalışma, 2050 yılına doğru Türkiye’de enerji talebinin 81 il seviyesinde gelişimini analiz ederek, ülke içi tüketim ve olası ihracat fırsatlarının anlaşılması için yeşil hidrojenin potansiyelini belirlemeyi amaçlıyor.

Hidrojen konseyi 130 üyeye ulaştı

Global Enerji Derneği Başkanı Murat Dilek, AA muhabirine, hidrojenin bir enerji taşıyıcısı olduğunu belirterek, “Hidrojenin bir kaynaktan üretilmesi gerekiyor. Günümüze kadar sürdürülebilir hidrojen konusunda en önemli engellerden biri maliyetti. Ancak son 10 yılda yenilenebilir hidrojen maliyeti yaklaşık yüzde 80 azaldı. Bugün baktığınızda pek çok Avrupa ülkesinde hidrojenle çalışan kombiler pilot program olarak kullanılmaya başlandı.” değerlendirmesinde bulundu.

Tüm dünyada hidrojen üretim kapasitesinin 2040 yılına kadar bin kat artacağının öngörüldüğünü vurgulayan Dilek, şunları kaydetti:

“Hidrojenin artan önemine bir işaret de 2017 yılında 20 ülkeden 13 üyeyle kurulan Hidrojen Konseyi’nin bugün 130 üyeye ulaşması. Bu üyeler arasında petrol devi şirketlerin olması çok dikkat çekici. Önümüzdeki yıllarda hidrojenin önemi giderek artacak. Maliyetlerin düşmesi ve yüksek performanslı hidrojen depolama sistemlerinin geliştirilmesi ile hidrojenin gelecekte gündemimizde olacağı net bir şekilde görülüyor.”

https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/turkiyede-2050de-1-9-milyon-ton-yesil-hidrojen-talebi-olusabilecegi-hesaplaniyor/2502116


Temiz Hidrojen Ortaklığı 2022 Yılı Çağrıları Duyurusu

 15 Mart 2022  /   Online

Temiz Hidrojen Ortaklığı 2022 yılı çağrısı 1 Mart 2022 tarihi itibariyle paylaşıma açıldı. Söz konusu Ortaklık yapısı altında en gelişmiş hidrojen ve yakıt hücresi teknolojileri üzerine projelerin desteklenmesi ve başarılı bulunan projelere 300 Milyon avrodan fazla kaynak sağlanması hedeflenmekte.  

Çağrı kapsamında, yenilenebilir hidrojen üretimi, hidrojen depolama-dağıtım çözümleri, enerji yoğun endüstriler ile havacılık ve ağır vasıta taşımacılığı gibi karbon salınımının azaltılması zor sektörlerde düşük karbonlu hidrojen kullanımının önünü açıcı, maliyetleri düşürücü hususlara odaklanıldığı görülmektedir. İlaveten, belirli bir bölgedeki tüm hidrojen değer zincirini kapsayan projeler, hidrojen dağıtımını yaygınlaştırma ve Avrupa genelinde birbirine bağlı hidrojen ekosistemleri yaratma amaçları doğrultusunda Avrupa genelinde büyük ve küçük ölçekli “hidrojen vadilerinin” yayılmasını teşvik etmeye yönelik iki adet konu başlığı da mevcut. Ayrıca, hidrojen bazlı ekonomiye geçişi hızlandırmak amacıyla 6 adet flagship projesi de söz konusu ortaklık altında desteklenecektir.  

Avrupa Birliği çevrelerince de büyük önem atfedilen Temiz Hidrojen Ortaklığının ilk çağrısında 41 çağrı başlığı belirlenmiş olup bunlardan;

  • Yenilenebilir Hidrojen Üretimi için 10,
  • Hidrojen Depolama ve Dağıtımı için 11,
  • Ulaşım alanında 8,
  • Isı ve Güç için 4 konu başlığının ayrıldığı görülmektedir.

Ayrıca, Kesişen Konular adlı ana başlık altında ise 5 konu başlığı bulunmak ile birlikte 2 adet Hidrojen Vadisi konu başlığı ve 1 adet de Strategic Research Challenge konu başlığının açıldığı görülmektedir.

Söz konusu çağrı altındaki konu başlıklarının bir kısmı 31 Mayıs 2022, diğer bir kısmı ise 20 Eylül 2022 tarihinde kapanacaktır.

Proje başvuruları, Avrupa Komisyonunun “Funding and Tenders” sayfası üzerinden yapılmaktadır. Bahse konu çağrıya koordinatör veya ortak olarak başvuru yapılabilmektedir.

Başvurunun yapılabilmesi için Funding and Tenders Portala üye olunması ve PIC numarası alınması gerekmektedir. İlgili referans dokümanları Komisyonun sitesinde yer almaktadır. Kurulacak olan konsorsiyumlarda, Başvuru Dokümanının koordinatör adayı kuruluş tarafından doldurulması talep edilmek ile birlikte proje ortağı adaylardan bu aşamada yapılması istenen bir gereklilik bulunmamaktadır.

Proje Ortağı bulmak/olmak için Portalda yer alan Partner Search sayfasından, ilgilenilen çağrı özelinde ya da daha farklı parametreler ile aramalar yapılarak kurulacak proje ortağı aramasında bulunulabilmektedir. Ortak arama seçeneğine aynı zamanda, çağrı duyurularının yapıldığı sayfa üzerinden de ulaşılabilmektedir. İlgilenilen çağrı duyurusu tıklandığında açılan pencerenin sol tarafında yer alan Partner Search seçeneğine gidildiğinde söz konusu çağrı özelinde ortak arayan/projelere ortak olmak isteyen kurum ve kuruluşlara dair bilgilere erişim sağlanabilmektedir. Keza, Portala gerekli kayıt işlemini gerçekleştiren kullanıcılar da aynı şekilde kendilerine dair bilgileri sisteme işleyebilmekte ve konsorsiyumlara girme şansını olumlu yönde etkileyebilmektedir.

Diğer taraftan herhangi bir çağrı kapsamında Koordinatör olarak başvuru yapılması planlanıyorsa, TÜBİTAK Koordinatörlüğü Destekleme Programı’ndan yararlanabilirsiniz. Söz konusu Destek Programına çağrı son başvuru tarihinden en geç 30 gün öncesine kadar başvurulabilmektedir. Bu kapsamda, 31 Mayıs tarihinde kapanacak olan çağrılara en geç 1 Mayıs 2022 tarihine kadar20 Eylül 2022’de kapanacak olan çağrılar için ise 21 Ağustos 2022 tarihine kadar başvuruda bulunabilirsiniz.

Söz konusu çağrı veya diğer çağrılar ile ilgileniyor ve/veya ortak arama sürecindeyseniz linkte yer alan ilgi formunun doldurularak ncpenergy@tubitak.gov.tr adresi ile paylaşabilirsiniz. İlgili irtibat noktaları olası koordinatör adayları ile formu paylaşarak sizler adına konsorsiyum belirleme faaliyetlerinde sizlere destek sağlayabilirler.2022 Yılı Çağrıları Duyurusu ve Bilgi Günü Etkinliği!


Yeşil Hidrojen ile Türkiye’de Karbonsuzlaşması Zor Sektörlerin Enerji Dönüşümü Kolaylaşabilir

21 Ocak 2022

! Türkiye, zengin güneş ve rüzgar enerjisi kaynakları sayesinde küresel yeşil hidrojen ekonomisinde önemli bir oyuncu olabilir.

YAZI: Hasan Aksoy, SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Araştırma Koordinatörü 

Kasım 2021 tarihinde Türkiye’nin Paris Anlaşması’na taraf olması ve 2053 karbon nötr hedefi açıklaması, Türkiye enerji sektörü için önemli bir dönüm noktası oldu. Halihazırda, Türkiye elektrik sistemi düşük karbonlu olma yolunda dönüşümüne başarılı şekilde devam etse de 2053 net sıfır hedefine ulaşılmasında, Türkiye’nin ulusal enerji politikasının merkezinde yer alan, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği potansiyellerinin önemli bir rolü olacak.

2020 yılında toplam elektrik arzındaki yenilenebilir enerji kaynaklarının payı yaklaşık %42 olarak gerçekleşti. 2021 yılında ise yenilenebilir enerji kaynaklarının kurulu gücü toplam kapasitenin yarısından fazlasını oluşturdu. Son iki yılda elektrik sektöründe yapılan yatırımların neredeyse tamamı yenilenebilir enerji kaynaklarına yapıldı. Ancak elektrik sektörü, Türkiye’nin toplam nihai enerji tüketiminin sadece %20’sini oluşturuyor, kalan payın büyük bölümü ise binalar, ulaştırma ve imalat sanayi enerji tüketimlerinden geliyor. 2053 net sıfır hedefine ulaşılması ve arz güvenliğinin sağlanması amacıyla Türkiye’nin elektrik sektörüne ilave olarak diğer sektörlere yönelik daha kararlı ve kapsamlı adımlar atması gerekiyor.

Binalar, ulaştırma ve sanayi sektörlerinde kullanılan fosil yakıtların ikamesinde yenilenebilir kaynaklardan üretilmiş elektriğin kullanılması yani elektrifikasyonun artması ve enerji verimliliği, karbonsuzlaşma yolunda önemli fırsatlar sunarken, bu sektörlerdeki bazı prosesler için fosil yakıtlardan elektriğe geçiş mümkün olmayabilir. Dolayısıyla bu sektörlerin tamamen karbonsuzlaşması için daha kapsamlı çözümlere ihtiyaç var.

Yeşil hidrojen burada devreye girebilir ve karbonsuzlaşması zor olan bu sektörlerin dönüşümünde kritik rol oynayabilir. İklim ve enerji konularının gündemimizde geçmişe kıyasla daha üst sıralara yükselmesi, yeşil hidrojenin sunacağı fayda konusunda da küresel anlamda bir fikir birliği oluşmasına katkı sağladı. Yeşil hidrojen, imalat sanayiden ulaştırmaya, farklı sektörler için ortak bir çözüm olarak ulusal ve uluslararası stratejilerde karşımıza çıkıyor. Bir başka deyişle, karbonsuzlaşma yolundaki birçok ülke hidrojen stratejileri ve yol haritaları üzerinde çalışmaya başladı. Buna bağlı olarak, üretim teknolojilerinin maliyetleri düştükçe hidrojen alanındaki yatırımlar ivme kazanmaya devam ediyor.

Yeşil Hidrojen Enerji Ticaretinde Ana Emtialardan Biri Olma Yolunda

Hidrojen ekonomisinin oluşması için uygun maliyetli hidrojen tedarik edilmesinden, mevcut teknolojilerin geliştirilmesine, yenilenebilir enerji ve su kaynaklarının mevcudiyetinden, hidrojenin öncelikli kullanım alanlarının belirlenmesine kadar birçok konu ele alınmalı. Bu bakış açısıyla, ulusal düzeyde bir hidrojen ekonomisinin geliştirilmesi bütüncül bir yaklaşım gerektiriyor. Oluşturulacak hidrojen ekonomisinde, karbonsuzlaşma çözümlerinin olmadığı, sınırlı ya da daha maliyetli olduğu kullanım alanlarında yeşil hidrojenin kullanımı bölgesel düzeyde belirlenmeli. Hidrojen, yenilenebilir enerji ve su kullanılarak üretildiğinde, karbonsuzlaşmanın zor olduğu uzun mesafe taşımacılığı, rafineri/petrokimya tesisleri, demir/çelik ve çimento da dahil olmak üzere birçok sektörde çözümler sunabilir.

Aynı zamanda yüksek hidrojen talebi olan ülkeler ve potansiyel tedarikçiler arasında giderek artan sayıda ticari anlaşmalar, yeşil hidrojenin gelecekte enerji ticaretinde ana emtialardan biri olabileceğini gösteriyor. Türkiye, sahip olduğu özellikle batı bölgelerinde rüzgar, orta ve güney bölgelerindeki zengin güneş enerjisi potansiyelleriyle, küresel çapta oluşacak yeşil hidrojen ekonomisinde önemli bir oyuncu olarak yerini alabilir. Kendi öncelikleri ışığında, Türkiye yeşil hidrojen potansiyelini son kullanıcı sektörlerin karbonsuzlaşmasında ve bu sektörlerin büyüyen enerji talebini karşılamakta kullanabilir. Hatta yurtiçi hidrojen talebinin belirli bir bölümü karşılandıktan sonra yeşil hidrojen ihraç edilebilir.

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin Ocak 2022’de yayımladığı “Türkiye’nin Yeşil Hidrojen Üretim ve İhracat Potansiyelinin Teknik ve Ekonomik Açıdan Değerlendirilmesi” raporunda, Türkiye’nin 2050 yılına kadar hidrojen piyasası gelişimi, yeşil hidrojen üretimi için uygun bölgeler, orta/uzun vadede yeşil hidrojen ve türevlerinin (amonyak vb.) üretim, yurt içi kullanım ve ihracat potansiyelleri analiz edildi.

2050’de Yeşil Hidrojenin Türkiye Ekonomisine Katkısı Yıllık 6 ila 8 Milyar Dolar  

SHURA raporunda, Türkiye’de hidrojen talebi imalat sanayi (demir/çelik, çimento, petrokimya ve rafineriler), doğalgaz ve ulaştırma sektörleri için değerlendirildi. İmalat sanayi için fosil yakıt (hammadde ihtiyacı), kara yolu yük taşımacılığı sektörü için dizel yakıtı ve ülke çapındaki doğal gaz talebi il bazında incelenerek, bu sektörlerin 2050’ye dönük hidrojen talepleri öngörüldü. Yaptığımız analize göre bu sektörlerde toplam enerji talebinin yaklaşık %10’unun yeşil hidrojenle ikame edilmesi mümkün, bu da yıllık 1-2 milyon ton arasında hidrojen talebi anlamına geliyor.

Diğer taraftan, il bazında oluşabilecek yenilenebilir enerji arz fazlası yeşil hidrojen üretimini için önemli bir girdi oluşturabilir. Bu sayede Türkiye 2050 yılında 3,4 milyon ton yeşil hidrojen arz potansiyeline ulaşabilir. Yurtiçi ihtiyacının belirli bir bölümü karşılandıktan sonra kalan kısım yani yıllık 1,5 ila1,9 milyon ton yeşil hidrojen ihraç edilebilir. Yeşil hidrojen ihracatı TANAP gibi uluslararası boru hatlarına karıştırılarak ya da hidrojeni doğrudan amonyağa dönüştürerek gemi taşımacılığı yoluyla gerçekleştirilebilir. Bu miktarda yeşil hidrojen üretim potansiyeline ulaşılması için 2050 yılına kadar yıllık 3 ila 4 milyar dolar arası yatırım gerekli. Buna karşılık, tahmini maliyetler ve olası ticari fiyatlamalar dikkate alındığında, 2050 yılında yeşil hidrojenin Türkiye ekonomisine katkısı yıllık 6 ila 8 milyar dolar arasında gerçekleşebilir.

İklim değişimi ve enerji dönüşümü kapsamındaki tüm bu faydalarının yanı sıra, yeşil hidrojen ekonomisi yeni iş olanaklarının yaratılmasında önemli rol oynayacak, önüne geçilen doğalgaz, kömür ve petrol yakıt ithalatı ile cari açığın azalmasına katkı sağlayarak, enerjide dışa bağımlılığı azaltacaktır. Ayrıca Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında uygulanacak olan sınırda karbon düzenleme mekanizmasının ihracatımıza olası olumsuz etkilerinin azalması yaratılacak hidrojen ekonomisinin sunacağı diğer faydalar olacaktır.


Türkiye’nin İlk Yeşil Hidrojen Tesisi için Protokol İmzalandı

18 Şubat 2022

Protokol kapsamında yeşil hidrojen, Enerjisa Üretim’e ait Bandırma Enerji Üssü’nde üretilecek ve kullanılacak.

Güney Marmara Kalkınma Ajansı tarafından yapılan açıklamaya göre, Balıkesir’de kurulması planlanan yeşil hidrojen tesisi için hazırlanan iş birliği protokolü, GMKA, Enerjisa Üretim, Eti Maden, TÜBİTAK MAM ve Aspilsan Enerji yetkilileri tarafından imzalandı. Protokol kapsamında yeşil hidrojen, Enerjisa Üretim’e ait Bandırma Enerji Üssü’nde üretilecek ve kullanılacak.

Törende yaptığı konuşmada Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Çetin Ali Dönmez, iş birliklerini ve bir araya gelme kültürünü çok önemsediklerini belirterek, “Kamuda oluşan bu birikimi özel sektör ile birlikte kullanmamız, buralardan güzel başarı hikayeleri çıkarmamız lazım. Bakanlığın bakış açısı olabildiğince somut ve makul projeleri desteklemektir, hatta ‘Bandırma Enerji Üssü’ gibi kuruluşlarımızca ortak bir vizyon belirlenmiş alanlarda yapılacak çalışmaların, Türkiye’de KOBİ’lere, akademiye, girişimcilere fayda sağlaması için Bakanlık kaynaklarının harekete geçirilmesi de mümkündür” dedi.

TÜBİTAK Başkan Yardımcısı ve MAM Başkan Vekili Prof. Dr. Ahmet Yozgatlıgil ise söz konusu protokolün Türkiye’de ve dünyada çok önem teşkil ettiğini belirterek, kamu ve özel sektörün bir arada olmasının öneminden bahsetti.

Güney Marmara Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Abdullah Güç de faaliyet gösterdikleri bölgenin potansiyelinin farkında olduklarını belirterek, “Hidrojen konusunda çok çalışmalar gerçekleştirdik. Geldiğimiz noktada teknolojinin avantajları ve kuruluşlarımızın gerçekleştirdikleri Ar-Ge çalışmalarında ciddi ilerlemeler kat etmesiyle bu işi artık somut olarak konuşabilir hale geldik” ifadelerini kullandı.

Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürü Serkan Keleşer de bu yıl hayata faaliyete alacakları bor karbür tesisi sayesinde önemli katma değerler sağlayacaklarını belirterek, bu sene “ferro bor tesisi” ile “cevher içerisindeki lityumun elde edilmesi için üretim tesisinin” temelini atacaklarını anlattı.

Çok önem verdikleri “sodyum bor hidrür üretiminin” yatırımı için çalışmalara başlayacaklarını aktaran Keleşer, “Hidrojen konusunda da borun çok büyük avantajları var ve bu avantajı kullanarak katma değeri yüksek, katı bor-hidrojen bileşiklerinin üretimine odaklanacağız. Bu konuda da Eti Maden elinden gelen desteği vererek bu iş birliğinin geliştirilmesine katkı sunacaktır” açıklamasında bulundu.

Aspilsan Enerji Genel Müdürü Ferhat Özsoy, bu protokolde bulunmanın kendileri için çok önemli olduğunu belirterek, “Türkiye’de şirketlerin bu yönde bir girişiminin olması asıl itici gücü oluşturuyor. Hidrojen konusunda dünyada gelişmeler sürerken Türkiye’nin bu konuda çalışmalarını hızlandırması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“Türkiye Hidrojen Konusunda Önemli Potansiyele Sahip”

Enerjisa Üretim Üst Yöneticisi (CEO) İhsan Erbil Bayçöl, hidrojen konusunda Türkiye’nin önemli bir potansiyel barındırdığını ve hızlı hareket edilerek bu konuda Türkiye’de öncü olunması gerektiğini bildirdi.

Güney Marmara Kalkınma Ajansı Enerji Yöneticisi Mehmet Volkan Duman, törende gerçekleştirdiği sunumda hibrit sistemler hakkında bilgi verdi. Duman, Türkiye’nin enerji dönüşüm sürecine ve ülke için ilk olacak yeni enerji sistemlerinin potansiyeline değindi.

Güney Marmara’nın hidrojen ekonomisini canlandırma girişimlerine en elverişli bölge olduğunu anlatan Duman, bölgenin Türkiye’nin en verimli yenilenebilir enerji santrallarını barındırdığını bildirdi.


Türkiye Hidrojen Yol Haritasında Neler Olmalı ve Nasıl Olmalı

H.Devrim 20 Şubat 2022 tarihinde yayınladı

Ülkemizde bütüncül bir yaklaşımla, HİDROJEN ENERJİSİ Değer Zincirinde 

  • HİDROJEN ÜRETİMİ, 
  • SAFLAŞTIRILMASI, 
  • DEPOLANMASI, 
  • İLETİMİ/DAĞITIMI, 
  • GÜVENLİK STANDARTLARInın oluşturulması, 
  • nihai kullanım alanlarında TÜKETİLMESİ 

aşamalarının her birisi dikkate alınarak Ulusal Hidrojen Yol Haritası oluşturulmalıdır.

Enerjide dışa bağımlılığın azaltılması önümüzdeki en önemli sorundur. Hidrojen Enerjisi Değer Zincirinin üretim aşamasından tüketime ve arz güvenliği için depolama aşamasına kadar tüm aşamaları kritik öneme sahiptir. Bütün bu başlıklar altında

  • Ar-Ge
  • Ürün Geliştirme,
  • Pilot,
  • Demonstrasyon,
  • Tesisleştirme,
  • Ticarileştirme

faaliyetleri yürütülmeli ve faaliyetler desteklenmelidir.

Yeşil Hidrojenin,

  • Halihazırda yoğun bir şekilde Hidrojen Tüketen Sektörlere ilaveten,
  • Ulaştırma Sektörü (havacılık/uzay uygulamaları, elektrikli/hibrit kara araçları, su altı/üstü araçlar, raylı araçlar),
  • Savunma Sektörü,
  • Sanayi,
  • Hizmet,
  • Evsel Isıtma Ve Kojenerasyon

uygulamalarında, Yakıt Hücrelerinde kullanımı dikkate alınması gereken başlıca alanlardır. Bu sektörlerde Hidrojen Enerjisi Teknolojilerinin geliştirilmesi ile ekonomik büyümenin desteklemesi ve Türkiye’nin Yenilikçi Teknoloji Üreticisi konumuna ulaşması sağlanmalıdır.

Temiz hidrojenin farklı uygulamalar için üretilebilir, depolanabilir ve kullanılabilir hale getirilmesi sağlandıktan sonra, ekonomik anlamda ciddi faydalarının olacağı kesindir. Ülkemizin son zamanlarda yenilenebilir enerji kaynaklarından elde ettiği kazanımının bu alanda da sağlanmasının sürdürülebilir enerji politikası anlamında ekonomiye, çevreye ve topluma doğrudan ciddi katkılar sağlayacağını düşünüyoruz. Bu kapsamda, istihdam yaratılması, katma değer üreterek ithal ikamesi ve ürün/teknoloji ihracatı ile kişi başına düşen milli gelir artırılması ve dışa bağımlılığın azaltılması beklenmektedir.

Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının gelişmesi sonucu hidrojenin ucuz ve bol üretilmesiyle birlikte kullanımının yaygınlaştırılması ile enerjide dışa bağımlılık azalacaktır. Üretilen hidrojenin birim fiyatının düşmesi sanayi başta olmak üzere toplumun her seviyede enerji ihtiyacına çözüm getirecektir. Ayrıca, savunma gibi stratejik alanlarda da hidrojen teknolojilerinin katkısı çığır açıcı olacaktır.

https://www.tek-sis.com/tr/makale/7/turkiye-hidrojen-yol-haritasinda-neler-olmali-ve-nasil-olmali


Türkiye yılda 3.4 milyon ton yeşil hidrojen üretecek

‘Geleceğin enerji taşıyıcısı’ olarak nitelendirilen hidrojen, önemli bir ihracat potansiyeline de sahip. Türkiye’nin 2050’de yıllık 3.4 milyon tona kadar yeşil hidrojen üretimine ulaşabileceği ve bunun 1.5 ila 1.9 milyon tonunun ihraç edilebileceği belirtiliyor. Ayrıca hidrojen ekonomisi, Türkiye ekonomisine yıllık toplam 6 ila 8 milyar dolar brüt fayda sağlayabilecek.

Yayınlanma tarihi: 07 Şubat 2022 Pazartesi

Küresel iklim değişikliği ile mücadele, Paris İklim Anlaşması’na taraf olan ülkelerin ortak hedefi haline geldi. Küresel emisyonların 2030’a kadar en az yüzde 50 azaltılmasının hedeflendiği Paris Anlaşması ile 2050’de net sıfır emisyon ekonomiye ulaşılması da amaçlanıyor. Bu süreçte yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımların artırılması öncelikler arasında yerini almış durumdayken, hidrojen üzerine de yoğun Ar-Ge faaliyetleri yürütülüyor. Hidrojeni enerji stratejisinin en önemli bileşenlerinden biri olarak kabul eden Türkiye ise ‘yeşil hidrojen’ ihracat potansiyeli konusunda da araştırmalarını sürdürüyor.
 
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin, ‘Türkiye’nin Yeşil Hidrojen Üretim ve İhracat Potansiyelinin Teknik ve Ekonomik Açıdan Değerlendirilmesi’ raporu da bu alandaki yeni fırsatları ortaya koydu. Raporda, uygun yatırımlar ve politikalarla Türkiye’nin 2050’de yıllık 3.4 milyon tona kadar yeşil hidrojen üretimine ulaşabileceği ve bunun 1.5 ila 1.9 milyon tonunun ihraç edilebileceğine de dikkat çekiliyor.
 
ULAŞTIRMANIN TALEBİ
 
Raporda, 2050’ye kadar imalat, doğalgaz ve ulaştırma sektörlerinin toplam enerji talebinin yüzde 10 ila yüzde 5’inin yeşil hidrojenle ikame edilmesi halinde, yıllık 1 ila 2 milyon ton yeşil hidrojen yurt içi talebin ortaya çıkacağı da vurgulanıyor. Ulaştırma sektörü, 2050’ye kadar yurt içi talebin yarısını oluşturacak.
 
Bu süre içinde hidrojen talebinin dörtte biri sanayi, geriye kalan kısım ise yeşil hidrojenin doğalgaz şebekesine karıştırılması yoluyla kullanılacak.
 
MALİYETİ DÜŞECEK
 
Hidrojen enerjisi raporunda, 2050’de 1.9 Mt/yıl ihracat potansiyeline ulaşılmasının ardından hidrojenin TANAP gibi uluslararası boru hatlarına karıştırılarak ya da doğrudan amonyağa dönüştürülerek gemi taşımacılığı yoluyla nakledilebileceğinin altı çiziliyor. Yapılan tekno-ekonomik değerlendirmeyle rüzgar ve güneş kaynaklı elektrik kullanan alkalin ve PEM elektrolizör teknolojileri için yeşil hidrojen üretim maliyetlerinin 2050’ye kadar kilogram başına 4.14-5.17 dolardan, 1.38–2.46 dolara kadar düşebileceği de vurgulanıyor.
 
YATIRIM HACMİ 85-119 MİLYAR DOLAR ARASINDA
 
Çalışmada, hidrojenin yurt içi kullanımı ve ihracatını sağlamak amacıyla toplam yatırım hacminin 85 ila 119 milyar dolar olacağı hesaplanmış. Bir başka deyişle, 2021 ile 2050 arası dönemde ortalama olarak yılda 3 ile 4 milyar dolar yatırım maliyeti gerektirecek. Türkiye’de bugünkü elektrik sektörü yatırımları ise yıllık 7 milyar dolar civarında.
 
Tahmini maliyetler ve olası ticari fiyatlamalar dikkate alındığında, çalışmada değerlendirilen hidrojen ekonomisi, 2050’de Türkiye ekonomisine yıllık toplam 6 ila 8 milyar dolar brüt fayda sağlayabilecek. Yeni iş yaratma ve ekonomik faaliyetlerin potansiyel yararları, sınırda karbon düzenleme mekanizmasının etkilerinin azalması ve önüne geçilen ithal yakıt maliyetleri ise bu ekonominin temel faydaları olacak.

https://www.itohaber.com/haber/sektorel/221183/turkiye_yilda_3_4_milyon_ton_yesil_hidrojen_uretecek.html


Hidrojen Teknolojileri Yol Haritası Ve Uygulama Planı Tanıtım Toplantısı Gerçekleştirildi

Tüm dünyada enerji güvenliği, iklim değişikliği ve küresel rekabet nedenleri ile enerji teknolojileri alanında büyük bir dönüşüm süreci yaşanmaktadır. Bu bağlamda, küresel ölçekte çevresel ve ekonomik riskler nedeniyle net sıfır emisyon hedefine ulaşabilmek için birtakım önlemler alınmaktadır. Bu kapsamda hedeflenen amaçlar ve sürdürülebilir ekonomik kalkınma için hidrojen teknolojileri ön plana çıkmaktadır.

Ülkemizin rekabet gücünü artırmak ve sürekli kılmak amacıyla, faaliyet alanları kapsamında yeni ürünler üretmeyi, var olanları geliştirmeyi ve dünya lideri yapmayı görev kabul eden TENMAK; hidrojen teknolojilerini masaya yatırmak için tüm paydaşların katılımı ile hidrojen teknolojilerinin ve uygulamalarının geliştirilmesi ve ticarileştirilmesi kapsamında, ulusal düzeyde yol haritası ve uygulama programı oluşturulması gerekliliğinden hareketle “Hidrojen Teknolojileri Yol Haritası ve Uygulama Planı Tanıtım Toplantısı”nı 19 Ocak 2022 tarihinde çevrimiçi olarak düzenledi.

Kurum Başkanımız Sayın Prof. Dr. Abdulkadir BALIKÇI toplantının açılış konuşmasında;  “Küresel ölçekte, net sıfır emisyon hedefine 2050 yılına kadar ulaşabilmek için çeşitli adımlar atılmakta, Avrupa Birliği “Yeşil Mutabakat” kapsamında politikalar geliştirilmekte ve eylem planları oluşturulmakta olduğunu, Ülkemizde de Yeşil Mutabakat Eylem Planı kapsamında “Yeşil Mutabakat Çalışma Grubu” oluşturulmasına yönelik 16 Temmuz 2021 tarihinde Cumhurbaşkanlığı genelgesi yayınlandığını, bu amaçla, hidrojen teknolojilerinin ve uygulamalarının geliştirilmesi ve ticarileştirilmesi kapsamında, ulusal düzeyde yol haritası ve uygulama programı oluşturulmasının kritik önem taşıdığını” ifade etti.

Sayın Balıkçı hidrojenin geleceğin yakıtı olduğuna dikkati çekerek “Sürdürülebilir ekonomik kalkınma yolunda; karbonsuzlaşma hedefine ulaşmayı sağlayacak önemli çözümlerden biri olan hidrojen, geleceğin yakıtı olma yolunda teknolojik gelişimini sürdürmektedir. Bilindiği üzere, sanayi faaliyetlerinde karbon yoğunluğunun azaltılması için hidrojen enerjisinin kullanımı küresel ölçekte tartışılan bir konudur. Fosil yakıt kullanımının bir dizi önlem ile sınırlandırılması, yenilenebilir enerji kaynaklarından rüzgâr ve güneş enerjisi üretiminin hava koşullarıyla sınırlı olması, diğer enerji kaynaklarındaki kapasite yetersizliği ve enerji depolama alt yapısının artırılmasına duyulan ihtiyaç hidrojen teknolojilerini ön plana çıkarmaktadır.” diye konuştu.

Sayın Balıkçı, Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumununülkemizin rekabet gücünü artırmak için çalışmalarına devam edeceğini vurgulayarak şunları kaydetti:  “2021 yılı itibarıyla dünyada yaklaşık olarak 70 milyon ton olan hidrojen tüketim düzeyinin 2050 yılına kadar yedi katını aşarak 500 milyon tonu geçmesi beklendiğini ve tamamına yakını fosil kaynaklardan sağlanan bu tüketimi karbondioksit emisyonlarını azaltarak karşılamak için dünya çapında “hidrojen değer zincirini”  oluşturmak önem taşımaktadır. TENMAK, ülkemizin bu alandaki rekabet gücünü artırmak için çalışmalarına devam etmektedir. ”

Açılış konuşması sonrasında TENMAK Yürütme Kurulu Üyesi Sayın Prof. Dr. İbrahim DİNÇER “Why Hydrogen Energy” başlıklı hidrojen teknolojileri konusunda detaylı ve ilgi gören bir sunum gerçekleştirdi.

Sektörden Hidrojen Trendleri Sunumları” başlıklı ilk oturumda;

 GAZMER yetkilisi Mehmet Kürşat MARANCI “Doğal Gaz Sistemlerinde Hidrojen”, BOTAŞ Uluslararası Projeler Müdürü Duygu DOĞAN “ BOTAŞ Hidrojen Çalışmaları”, Güney Marmara Kalkınma Ajansı adına Mehmet Volkan DUMAN “Yeşil Mutabakat Eylem Planı 2021”, TÜPRAŞ Ar-Ge Müdürü Ersen ERTAŞ “ TÜPRAŞ Stratejik Dönüşüm Yol Haritası Yeşil Hidrojen İş Planı” ,Vestel Savunma Sanayi A.Ş. yetkilisi İbrahim PAMUK “Vestel Savunma Sanayi Hidrojen ve Yakıt Pili Teknolojileri Çalışmaları” konulu sunumlarıyla etkinliğe katılım sağladılar.

 “Hidrojen Teknolojileri Yol Haritası Tanıtımı” başlıklı son oturumda ise;

TÜBİTAK MAM Enerji Enstitüsünde görev yapan araştırmacılardan, Enstitü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Fehmi AKGÜN “Hidrojen Teknolojileri Yol Haritası ve Uygulama Planı Genel Tanıtımı”, Dr. Işıl IŞIK GÜLSAÇ “Hidrojen Üretimi”, Namık ÜNLÜ “Hidrojen Depolama ve Dağıtım”, Doç. Dr. Fatma Gül BOYACI SAN “Hidrojen Kullanım Teknolojileri Yol Haritası ve Uygulama Planı” konulu sunumları ile katkı sağladılar.

“Hidrojen Teknolojileri Yol Haritası ve Uygulama Planı Tanıtım Toplantısı” kamu ve özel sektör ile akademik camia tarafından ilgiyle karşılanarak bine yakın çevrimiçi ziyaretçi tarafından takip edilerek yoğun ilgi gördü.

Toplantıyı kaçıranlar ile tekrar izlemek ve sunumlardan faydalanmak isteyenler için canlı yayın kaydı Tenmak Başkanlık Youtube kanalına eklenmiştir.

https://www.tenmak.gov.tr/haberler-slide/3121-tenmak-hidrojen-teknolojileri-yol-haritasi-ve-uygulama-plani-tanitim-toplantisi-duzenliyor.html


Türkiye’nin hedefi Balkanlar ve AB’deki yenilenebilir enerji piyasaları

Deutsche Welle
06.04.2022  

Türkiye, yenilenebilir enerji potansiyelini paraya çevirmek ve yatırım çekmek için istekli. Bu hedefe ulaşmak için gerekense, buna uygun politika geliştirilmesi.Türkiye, havası ve geniş toprakları sayesinde er ya da geç yenilenebilir bir enerji merkezi olmaya hazır görünüyor.

Türkiye, yenilenebilir enerji potansiyelini paraya çevirmek ve yatırım çekmek için istekli. Bu hedefe ulaşmak için gerekense, buna uygun politika geliştirilmesi. Türkiye, havası ve geniş toprakları sayesinde er ya da geç yenilenebilir bir enerji merkezi olmaya hazır görünüyor. Bu potansiyelini paraya çevirmek söz konusu olduğunda Avrupa’ya yakınlığı Türkiye‘nin stratejik avantajı olacak.

Hükümet son aylarda çatılara kurulan güneş enerjisi panellerini artırmaya odaklanmış durumda. Bugüne kadar büyük ölçüde hidroelektrik enerji ile jeotermal enerji yatırımlarına odaklanılmıştı.

DW’ye bilgi veren bir Avrupa Birliği (AB) yetkilisi, “Türkiye 2020’de yenilenebilir enerji üretim kapasitesini yüzde 44’e çıkararak etkileyici bir artış kaydetti. Elektrik üretiminin yüzde 20’sini sağlayan hidroelektrik yenilenebilir kaynaklarda başı çekiyor” diye konuştu.

Ancak ülkede artan enerji ihtiyacı, en azından kısa vadede Türkiye‘nin enerji ihraç etmesinin önünde engel teşkil ediyor. Türkiye bu konuda AB’deki yeşil enerji pazarı ile Güneydoğu Avrupa’daki, özellikle de Balkanlar’daki enerji piyasalarını hedefliyor.

Türkiye’nin önündeki engeller

Hidroelektrik büyük bir nimet olsa da, soruna da dönüşebilir. Türkiye ve komşuları son yıllarda kuraklıkla karşı karşıya.

Bağımsız Kimya ve Enerji Piyasası İstihbaratı (ICIS) isimli kuruluşta görevli gazeteci Aura Sabadus yaptığı değerlendirmede, “Kuraklık Türkiye’yi ciddi şekilde etkiledi, bu nedenle [elektik üretiminde] doğal gazın kullanımı arttı. Doğalgaz tüketimi 2020’de 48 milyon metreküpken, 2021’de 60 milyon metreküpe yükseldi” diye konuştu.

Uzmanlara göre ülkenin yenilenebilir enerji yatırımlarını artırması için ek baz yük santral kapasitesine ihtiyacı var. Aksi halde elektrik şebekelerinde sorunlar yaşanabilir. Hükümet doğalgazla çalışan yeni elektik santralleri ile nükleer enerjiye yatırım yapılsa da, sorunlar devam ediyor.

Atlantic Coucil’den kıdemli araştırmacı Charles Ellinas, “Akkuyu Nükleer Güç Santrali devreye girene kadar elektrik piyasasının nasıl düzeleceği belli değil. Mevcut jeopolitik durum ışığında gecikmeler olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye Rus şirket tarafından inşa edilen nükleer santralin 2023’te devreye girmesini hedefliyor.

Avrupa Birliği, doğal gaz ihtiyacını mümkün olduğu kadar Rusya dışındaki seçeneklerden sağlamayı amaçladığı için fiyatların yüksek düzeydeki seyri devam edecek.

Türkiye geçen yıl Rusya ile doğal gaz alım sözleşmelerini yenilemişti. Fiyatlar Hollanda’daki TTF doğal gaz endeksine göre belirlenmişti. AB’deki fiyatların arttığına ve Rus gazının daha da pahalanacağına işaret eden enerji uzmanı Ellinas, “Ekonomi böylesine zor bir durumdayken, enerji ithalatının maliyeti Türkiye’nin finansal istikrarına zarar veriyor” diye konuştu.

Türkiye 2021’de ekonomide yüzde 11 oranında büyüme kaydetse de, ekonomistler ülke için çalkantılı bir yıl bekliyor. Türk Lirası değer kaybediyor, enflasyon sürekli yükseliyor ve Ukrayna savaşı turizm gelirlerini etkiliyor.

İşbirliği çabaları

Türkiye hali hazırda Rusya ile Ukrayna arasında arabuluculuk rolünü üstlenmiş durumda. Dünya genelindeki finansal ve jeopolitik vaziyet Türkiye’nin Mısır, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Yunanistan ile yakınlaşmasını sağladı.

“Şimdiye kadar Türkiye’nin işbirliği yerine çatışma yoluyla enerji elde etmeye çalıştığı görüldü” diyen Ellinas, ancak Türkiye Cumhurbaşkanı ile Yunanistan Başbakanı arasındaki son görüşmenin umut verici bir gelişme olduğunu kaydetti, “Sonuçta iki ülke de ekonomilerini düzeltmek zorunda” dedi.

Elektrik hatlarında yaşanan sorunlar iki taraf arasındaki diyaloğu daha da artırabileceği düşünülüyor.

Diğer fırsatlar

Türkiye ile AB arasındaki elektrik ticareti bugüne kadar minimum düzeyde kaldı. 2015’te Türkiye’nin AB’ye ihraç ettiği elektrik miktarı 500-600 megawatt düzeyinde gerçekleşti.

Eser Özdil’in aktardığına göre, Türk şirketleri Kosova ve Arnavutluk dahil Balkanlar’da yatırımlar yapıyor. Doğal gaz piyasasına odaklanmış durumda, zira Türkiye genellikle bahar ve yaz aylarında atıl duruma gelen sıvılaştırılmış doğal gaz depolama tesislerine işlerlik kazandırmak istiyor. Özdil’e göre Türk ve Balkan şirketleri ortak elektrik projelerine de soyunabilir.

Hidrojen hedefi

Çevre dostu hidrojen AB’nin enerji planlarının önemli bir ayağını oluşturuyor. ICIS’ten Sabadus’un görüşüne göre AB ülkeleri hidrojen talebinin üçte birini Birlik dışından sağlamak zorunda kalacak. Ancak AB’nin bu konudaki stratejisinde Türkiye’den bahsedilmiyor.

Sabadus, “İki tarafından birlikte çalışması için çok iyi bir fırsat. Hidrojen sektörünün gelişmesi için Türkiye ve Güneydoğu Avrupa ülkelerinden destek alınabilir” diye konuştu.

Türkiye altyapısı, Güney Gaz Koridoru ve limanları sayesinde stratejik bir avantaja sahip.

2021’de doğal gaz boru hatlarından hidrojen aktarmayı test etti ve Enerji Bakanlığı şu anda hidrojen stratejisi üzerinde çalışıyor. Uzmanlar, 2025-2030 yılına kadar bu hatlarda yüzde yüzde 10 civarında hidrojen taşınmasını öngörüyor.

Uygun AB finansmanı da, Türkiye’nin elektrik ve hidrojen yatırımlarına öncelik vermesine yardımcı olabilir.

Sabadus’un değerlendirmesine göre bunun için siyasi motivasyon gerekiyor; AB’nin Türkiye’ye zeytin dalı uzatması ve iki tarafın da beyaz bir sayfa açması gerekiyor. AB ile ilişkilerin gerçekten yoluna girdiğini söylemeden önce, Türkiye ile Bulgaristan ve aynı zamanda Yunanistan arasında arabağlantı anlaşmalarının yapılması gerektiğini belirterek, Rusya’nın hala Türkiye’nin en büyük enerji tedarikçisi olduğunu hatırlatıyor.

https://www.haberler.com/guncel/turkiye-nin-hedefi-balkanlar-ve-ab-deki-14847522-haberi/


ICCI 2022 Yoğun Katılım İle Başladı

13 Nisan 2022

T.C Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve EPDK’nın desteği ile Sektörel Fuarcılık ve Kojentürk Derneği tarafından 26.sı gerçekleştirilen Türkiye’nin ve yakın coğrafyanın en büyük uluslararası enerji fuarı ICCI – Uluslararası Enerji ve Çevre Fuar ve Konferansı 16 Mart 2022’de yoğun katılımla başladı.

T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, T.C. Ticaret Bakanlığı ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından 26 yıldır aralıksız desteklenen enerji platformu ICCI kapsamında enerji sektöründeki arz güvenliği konusuna ilişkin önemli konu başlıklarının değerlendirildiği konferansın açılış konuşmalarını, T.C Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan, TBMM San. Tic. Enerji, Tabi K., Bilgi ve Tekn. Kom. Bşk. Ziya Altunyaldız, DEİK Enerji İş Konseyi Bşk. Haluk Kalyoncu, ICCI Danışma Komitesi Başkanı Yavuz Aydın, TG Expo Genel Müdürü Cem Şenel yaptı.

Kurulu Gücümüzün Yüzde 65’İ Yerli Kaynaklardan Oluşuyor

T.C. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan; 26 yıl gibi uzun bir süredir devam eden ICCI, enerjinin dününe bugününe yarınına dair büyük bir bilgi birikimine sahip. Değerli katılımcılar 49 bin 713’ü kamu 268 bin 349’u özel olmak üzere toplam 368 bin 302 personelle enerji alanında ülkemize hizmet veriyoruz. Enerji, gelişme yolculuğumuzda vazgeçilmez bir ihtiyaçtır ve bu ihtiyaç ülkemiz geliştikçe daha da artış kaydetmektedir. Enerjideki dışa bağımlılığımızı yaptığımız doğal gaz ve petrol sondaj çalışmalarıyla inşa edilen nükleer santraller, yenilenebilir enerji ve kendi kömür madenlerimiz ile azaltmaya çalışıyoruz. Tüm bunların yanı sıra, enerjinin verimli ve tasarruflu kullanılmasıyla ilgili çalışmalar da yaparak ülkemiz kaynaklarına destek vermeye çalışıyoruz.

Karadeniz’de keşfettiğimiz 540 milyar metreküplük doğalgazın rezervi ülkemizin makus talihi yenmesi açısından önemli bir başlangıç oldu. Yeni petrol sondaj çalışmalarının yanı sıra kapatılan eski kuyuları yeni bir bakış açısı ve yeni teknoloji ile ele alarak değerlendiriyoruz. Uzun süre sürüncemede kalan nükleer enerji hususunda da çok önemli mesafeler kat ettik. Sürdürülebilir enerji kapsamında, karbonsuz elektrik üretimine yönelik enerji üretim portföyümüze önümüzdeki yıllarda nükleer enerjiyi de eklemiş olacağız.

Akkuyu Nükleer Santrali ülkemizin enerji ihtiyacını gidermede büyük bir boşluğu dolduracak. Halihazırda dünyada 32 ülkede 439 adet kurulu nükleer güç reaktörü faaliyet gösteriyor. 19 ülkede de 52 adet nükleer güç reaktörü inşa aşamasında. Bildiğiniz gibi bugün dünya enerji dar boğazından geçiyor. Hem fiyatlar hem tedarik konusunda ciddi sorunlar yaşanıyor. Böyle bir ortamda yerli enerjinin önemi çok daha fazla öne çıkıyor. Türkiye’nin halihazırda yaklaşık 100 bin megawattlık elektriksel bir kurulu gücü söz konusu. Bu kurulu gücün yaklaşık 54 bin megawattı ise yenilenebilir enerjiden oluşuyor. Her geçen gün çevreci enerji oranımızı daha da artırıyoruz. Özellikle son yıllarda devreye alınan kurulu gücümüzün büyük çoğunluğu yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı. Aynı şekildeki büyümenin yani yenilenebilir enerji santralleriyle kurulu gücümüzü artırmanın önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini ümit ediyorum. Aynı zamanda, yenilenebilir enerjiyle birlikte yerli enerjiye de özel bir hassasiyet gösteriyoruz. Toplam bugünkü kurulu gücümüzün yaklaşık yüzde 65’i aynı zamanda yerli enerji kaynaklarından oluşuyor. Yerli imalata verdiğimiz önemle güneş ve rüzgâr santrallerinin en kritik ekipmanları yurt içinde üretilir hale de geldi. Enerjideki bu dönüşüm sürecinde mevcut santrallerimizin verimliliklerini artırmak ve zararlı emisyonları da azaltmak zorundayız. Bu dönüşüm sürecinde toplam verimliliğin en yüksek düzeye ulaştığı birleşik güç yani kojenerasyon sistemlerini yaygınlaştırmamız gerekiyor. Endüstride özellikle ihracata yönelik çalışan reel sektörde kojenerasyon sistemleri yüksek verimlilikle enerji maliyetlerini düşürerek yerli firmalarımızın rekabet gücünü de artırmış olacak“açıklamasında bulundu.

TBMM San. Tic. Enerji, Tabi K., Bilgi ve Tekn. Kom. Bşk. Ziya Altunyaldız, “2021 iklim değişikliği ve hemen akabinde gelen küresel enerji meseleleri, bu iki konunun birbiriyle ne kadar bağlantılı ve eşgüdümlü bir şekilde devam ettirilmesi gerektiğini ortaya koydu. Cumhurbaşkanımızın da belirtmiş olduğu yeşil kalkınma devrimi ve küresel alandaki sermayenin bundan sonra ekonomide yeşil dönüşümünü sağlayabilecek ülkelere doğru kaymaya başlaması ve küresel tedarikin bir anlamda yeni destinasyonlar araması ülkemizi hem iklim değişikliğinde yapacağı eylemlerde hem de aktivitelerde ön plana çıkarmaya başladı. Özellikle son yıllarda iklim değişikliği ile enerji dönüşümünde çalışmalar yapan ülkemiz, küresel anlamda yeşil enerji dönüşümündeki hamleleri ile elde ettiği konumu ve dereceleriyle ön plana çıkıyor. Yine herkesin bildiği gibi özellikle yenilenebilir yeşil enerjide ülkemiz, Dünya’da 12’nci Avrupa’da 5’inci sıralara yükseldi. Ayrıca, son yıllarda hizmet aldığımız tüm enerji üretim alanlarının yenilenebilir enerji olduğunu görüyoruz. Herkesin bildiği gibi Bakanlığımız ve EPDK ile yapmış olduğumuz çalışmalar kapsamında meclisimizde yasalaşan kanunlar ile hem baz enerji hem de alternatif enerji kaynaklarında ortaya koyduğumuz açılımlar ve yatırımların cazip hale getirilmesinde yeşil dönüşüm, enerji dönüşümü, iklim değişikliği ve ülkemizin küresel tedarikte yeni üretim ve tedarik habı olması gibi unsurlar yer alıyor. ICCI, da tüm bu unsurların  konuşulacağı, harmanlanacağı eminim inisiyatif alanlarının oluşacağı bir fuar olacaktır’ dedi.

Yeşil Mutabakata Uyumlulukta “En Hızlı 5 Ülke Arasındayız”

DEİK Enerji İş Konseyi Bşk. Haluk Kalyoncu; “Küresel salgınla birlikte sektörümüzü oldukça etkileyen ve etkileyecek olan ikiz dönüşüm gündemimizde üst sıralarda yer edinmişti. Bugün ise, salgına ek olarak yanı başımızda yaşanan sıcak savaşın, küresel ekonomi ve sektörümüz üzerinde ciddi etkilerinin şimdiden hissedildiği bir dönemin içinden geçiyoruz. Dünya jeopolitiği ve sektörümüzü etkileyen bu gelişmeleri göz önünde bulundurarak yaşanan krizler enerji güvenliğini sağlamanın ve enerji kaynaklarını çeşitlendirmenin ne denli önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Enerji sektörü yenilenebilir enerji yatırımları üretilen elektriğin yüzde 55’ine geldi ve bu yeşil mutabakat çerçevesine uyum anlamında en hızlı ilk 5 ülke arasında yerini almıştır. Türkiye enerji sektörü karbonsuzlaşma yolunda enerji dönüşüm politikalarına devam etmenin gerekliliklerini hızla yerine getirirken ve bir yandan Dünya iklim zirvesinde çevreye salınan gazların önlenmesi için uluslararası bu anlaşmalar yapılırken diğer yandan bu çevre zirvelerine öncülük eden devletlerin karbon salınımının yüzde 65’ini oluşturduğunun altını çizmek isterim. Zira az önce ifade ettiğim gibi girişimci enerji sektörü yatırımcılarımız Yenilenebilir enerji kaynaklarının genişletilmesi enerji dönüşümümüzün çok önemli bir parçası haline geldi. Son 20 yılda, yenilebilir enerji kurulu gücümüz 4,5 kat artış gösterdi. Enerji Bakanlığımızın katkı ve destekleri ile yenilenebilir enerjiden elde edilen elektriğin payı yüzde 22’lik bir artış gösterdi. Rüzgâr ve güneşteki hızlı yükseliş memnun edici ancak potansiyelimizi yansıtmıyor. Daha fazlasını yapmak yine sektör temsilcilerimizin elinde. Güneşten efektif yararlanma düzeyinin yüksekliği ve rüzgar enerjisi santralleri kurulumuna uygun bölgelerin yoğunluğu dünya ortalamasının çok üzerinde. Rüzgâr, güneş, nükleer projeler ve YEKA gibi devam eden projeler sayesinde ülkemizin enerji arzı güvenliği konusundaki konumunun giderek iyileşeceğine inanıyorum” dedi.

Odak Konu Enerji Giderlerinin Azaltılması

ICCI Danışma Komitesi Başkanı Yavuz Aydın da, “2010 yılından sonra yenilenebilir enerji kaynaklarına verilen destek ve teşviklerin etkisi ve teknolojideki hızlı gelişmenin katkısıyla yeni enerji yatırımlarında fosilden yenilenebilir enerjiye doğru çok ciddi bir dönüşüm yaşanmaya başladı. Bu kapsamda, 2021 yılı sonu itibariyle kurulu güç 100 bin megawatı, elektrik üretimi 330 milyar kilowat saati geçti. Yüzde 25’i kamu yüzde 75’i özel sektörde olan bugünkü kurulu gücün yüzde 45’i termik, yüzde 55’i yenilenebilir kaynaklı. Önümüzdeki 5 yılda yenilenebilir kurulu güç oranının ise yüzde 65’e çıkacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu kapsamda, enerji sektörünün nabzını tutan fuarımızı bu yıl fiziksel fuar ve konferans olarak düzenleme kararı aldık. Sanayinin en önemli maliyet kalemi olan enerji giderlerinin azaltılması ve enerji verimliliğinin artışına yönelik teknolojik gelişmeler konferansın odak konuları arasında yerini aldı. Bu yılki konferanslara katılım ve panel konularında ülkemizin en büyük enerji tüketicisi olan ve ihracatımızın dinamosu olan reel sektör ve endüstri kuruluşlarının üst düzeyde temsil edilmesi de bizi sevindiriyor” diye konuştu.

TG Expo Genel Müdürü Cem Şenel, “Geçtiğimiz iki yıl dijital olarak gerçekleştirilen ICCI’ da bu yıl, fuara paralel olarak düzenlenecek uluslararası konferanslarda 3 gün boyunca 4 salonda 40 oturum ve 200’ün üzerinde konuşmacı yer alacak. Yine 200’den fazla yerli ve yabancı katılımcı markanın olduğu fuarı 15 bin sektör profesyonelinin ziyaret etmesini hedefliyoruz. Hiç ara vermeden sektörün nabzını tuttuğumuz fuarımız sektörün network platformu olan bu ağı canlı tutmak için gerekli içerikleri üretmeye devam ediyor. Bu sebeple; fuarla eşzamanlı düzenlenen ve ana teması Enerji ve İklimlendirme, Verimlilik, Sürdürülebilirlik ve Dönüşüm olarak belirlenen ICCI 2022 konferansları, bu yıl her zamankinden daha fazla talep görüyor” şeklinde konuştu.

https://www.ekoyapidergisi.org/icci-2022-yogun-katilim-ile-basladi


İş Dünyası Ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nden (SKD Türkiye) Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon Ve Yeşil Kalkınma Hedefi İçin Önemli Bir Adım

18 Şubat 2022

YayınlanTürkiye’nin “2053 net sıfır emisyon ve yeşil kalkınma” hedefine katkı sağlamayı hedefleyen SKD Türkiye, “Hedef Net Sıfır Karbon Hareketi’ni başlattı.  SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin, ‘Hedef Net Sıfır Karbon’ sloganıyla başta üyeleri olmak üzere, tüm iş dünyasını iklim liderliğinde bu harekete katılarak cesur bir adım atmaya davet etti.

23 farklı sektörden 90 üye ile Türkiye GSYH’nin %15’ten fazlasını temsil eden SKD Türkiye, Türkiye’nin “2053 net sıfır emisyon ve yeşil kalkınma” hedefine katkı sağlamak amacıyla ‘’Hedef Net Sıfır Karbon Hareketi’ni başlattı. Çatı örgütü WBCSD tarafından şirketlere net sıfır karbon hedefini hayata geçirme aşamasında rehberlik etmesi amacıyla hazırlanan “SOS 1,5 Net Sıfır Karbon İçin Yol Haritası” raporunu bu harekete yol gösterici olarak alan SKD Türkiye, başta üyeleri olmak üzere tüm iş dünyasını hareket katılmaya davet etti.

18 Şubat 2022 günü çevrim içi düzenlenen etkinlikte konuşan SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin, “SKD Türkiye olarak “Hedef Net Sıfır Karbon” sloganıyla başta üyelerimiz olmak üzere, tüm şirketleri iklim liderliğinde cesur bir adım atmaya davet ediyoruz” dedi. Ebru Dildar Edin, şunları söyledi:

“İklim krizinde geldiğimiz noktada şirketler 2050 yılı ya da daha öncesi net sıfır karbon emisyonu hedefine ilişkin planlarını stratejileri ile uyumlu hale getirmenin, gelecekte var olabilmenin tek yolu olduğunun farkındalar. İklim krizinin etkileri her geçen gün artarken, işletmelerin net sıfır karbon ekonomisine geçişi hızlandırmaları, iklim risklerine ve dönüşümdeki zorluklara ilişkin güçlü yapılar oluşturmaları önem arz ediyor. Bunun ulaşılması kolay bir hedef olmadığının da farkındayız. Diğer yandan, şirketlerin stratejik odak noktalarını belirleyerek, güçlü ve zayıf yönlerini doğru tespit ederek ortaya koyacakları düşük karbon çözümleri ve yeşil dönüşüm iklim krizi ile mücadeleye katkı sağladığı gibi onlara iklim eyleminde rekabet üstünlüğü de katacaktır.”

Sabancı Holding İnsan Kaynakları ve Sürdürülebilirlik Grup Başkanı Hakan Timur yaptığı açılış konuşmasında “Bilimsel veriler bize gösteriyor ki dünyamızın geleceği için herkesin özellikle de iş dünyasının sorumluluk alması ve hemen harekete geçmesi gerekiyor. Türkiye’nin 2053 hedeflerini ve AB Yeşil Mutabakatı ile ilgili gelişmeleri de göz önüne alacak olursak şirketlerin hızla sürdürülebilir iş modellerine geçiş yaparak ısınma artışını 1,5°C ile sınırlama konusunda bir sorumluluğu var. Bu anlamda tüm iş dünyasını harekete geçirmek ve rehberlik etmek amacıyla hazırlanan SOS 1,5 çalışmasını çok kıymetli buluyorum”” dedi.

Wood Başkanı Dr. Damon Hill ise “Dünyamızda karbondioksit konsantrasyonu en yüksek seviyede. Yani gezegenimiz giderek ısınıyor. Yakında gezegende 2 milyar kişi daha olacak. Bununla birlikte yaşam standartlarımız arttıkça enerji talebi de artıyor. Net sıfır karbona geçişte yenilenebilir enerjinin yanı sıra Yeşil Hidrojen teknolojisi de önemli bir alternatif olarak karşımıza çıkıyor. Hidrojen depolanabilir olması sebebiyle yenilenebilir enerji kaynaklarından farklı olarak sürekli kullanım avantajı sağlıyor. Ancak Yeşil Hidrojen teknolojisi tatlı su kullanımını gerektirdiği için bu süreçte kurumların su kıtlığı tehlikesini de göz önünde bulundurarak planlama yapmaları gerekiyor. 1,5 derece çok zor bir hedef ama net olan şey ancak iş birliği gerçekleştirerek bu hedefe ulaşabileceğimiz’’ açıklamasında bulundu.

Yeşil hidrojen için elektroliz ve yenilenebilir enerji kullanıyoruz dünyada bir çok yerde kullanılmaya başlandı, çok fazla taze su kullanıyor. 

Dünyanın birçok yerinde su kıt bir kaynak bu sebeple yeşil hidrojen yaygın kullanılamıyor ama hidrojen gelecekte enerji tüketimi, ısınma ve depolama da kullanabiliriz.

Yenilenebilir enerji her zaman kullanılamaya biliyor, rüzgar esmediğinde, güneş olmadığında yeşil hidrojenin depolanma özelliği ile kullanımı daha kolay.

Hidrojen de %50’lik bir talep olacak 2030 yılına kadar. Bu uygulama iklim üzerine olumlu sonuç elde ediyoruz

Bugünden başlayarak hangi değişimi gerçekleştirmek istersiniz.

Hannah Loake, WBCSD İklim Aksiyonları Müdürü “Hepimiz önümüzdeki 10 yılın iklim eylemi için belirleyici olduğunu biliyoruz. İş yapış biçimlerimizi dönüştürmeli ve karbon salınımını azaltmaya öncelik vermeliyiz. Bu dönüşüm gezegenimiz için tek doğru olmakla birlikte, işletmelerin de geleceği demek” dedi.

Sektörlerinde önemli iklim çalışmaları yürüten şirketlerin görüş ve önerileriyle geliştirilen, “SOS 1,5 Net Sıfır Karbon için Yol Haritası” raporu şirketlerin net sıfır karbon emisyonları hedefine ulaşma yolculuğuna başlamasına veya yolculuğunda ilerlemesine yardımcı olacak 5 ana adım ve 16 eylemden oluşan yol haritası sunuyor ve iyi uygulama örnekleri içeriyor.

http://www.skdturkiye.org/haber/is-dunyasi-ve-surdurulebilir-kalkinma-derneginden-skd-turkiye-turkiyenin-2053-net-sifir-emisyon-ve-yesil-kalkinma-hedefi-icin-onemli-bir-adim


Son dakika haberi: Türk Donanmasını güçlendirecek… 2022’de sahaya çıkacak

02.02.2022  

Son zamanlarda yaptığı atılımlarla adından söz ettiren Türk savunma sanayisi, önemli savunma teknolojilerini hayata geçirmeye devam ediyor. STM Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret AŞ ile GÜRBAĞ Savunma ve Teknoloji, Türk Donanması’ndaki gemiler için hayati önemdeki parçaları yerli ve milli imkanlarla geliştirmek için iş birliği anlaşması imzaladı.

Türk gemilerini güçlendirecek kritik yerlileştirme hamlesi imzalar atıldı. Yüksek teknolojili ürünlerin yerlileştirilmesine yönelik iş birliği kapsamında STM ile GÜRBAĞ Savunma ve Teknoloji, hidrojen enerji ve tahrik çözümlerini, su üstü ve su altı platformlara entegre edecek. Öte yandan lazer haberleşme çözümleriyle deniz sistemlerinde düşman unsurlar tarafından tespit edilmeden iletişim kurulması sağlanacak, stabilize pan-tilt sistemleri denizdeki denge bozukluklarını ortadan kaldıracak.

STM Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret AŞ ile GÜRBAĞ Savunma ve Teknoloji, sahip oldukları kabiliyetleri yeni kazanımlara dönüştürmek için stratejik iş birliğine gitti.

İMZALAR ATILDI

“Hidrojen Enerji ve Tahrik Çözümleri” ile “Stabilize Pan-Tilt ve Lazer Haberleşme Çözümleri” alanlarına yönelik anlaşmalara STM Genel Müdürü Özgür Güleryüz ile GÜRBAĞ Yönetim Kurulu Başkanı Halil Bağıban imza attı.

Böylece Türkiye’de bu alanda ilk kez bir stratejik iş birliğine imza atılmış oldu. STM ile GÜRBAĞ, iş birliğine gidilen alanlarda Ar-Ge, ürünleşme ve saha uygulaması yapacak.

DENİZ KUVVETLERİNE “GELECEĞİN ENERJİSİ”

Hidrojen enerjisi, hidrojen gazının işlenmesi ve dönüştürülmesiyle oluşuyor. Kolaylıkla ısı, elektrik ve mekanik enerjiye dönüşebilen hidrojen, yüksek alev hızı, tutuşma yeteneği ve düşük ateşleme enerjisi gerektirmesi gibi özelliklerle ön plana çıkıyor. Hidrojen “geleceğin enerjisi” olarak anılıyor.

Hidrojen teknolojisi birçok alanda fark yaratırken ürünleşmenin de teknoloji ve maliyet açısından zor olduğu bir alan olarak değerlendiriliyor.

Hidrojen enerjili tahrik sistemlerinde mevcut yapılar için hidrojenin daha aktif kullanıldığı alternatif çözümler geliştirilmesi hedefleniyor.

STM ve GÜRBAĞ, hidrojen reaktörü ve hidrojenin kontrollü kullanımı üzerine çalışmalar yapıyor. İki firma, ilk planda hidrojen ile mevcut enerji sistemlerinin verimliliğinin artırılması odaklı çalışmalar yapmayı hedefliyor. Bu iş birliğiyle yakın zamanda enerji birimleri ve itki sistemlerinde hidrojen gücünün daha etkili kullanılması amaçlanıyor.

Türkiye’nin en büyük askeri denizcilik firması STM, GÜRBAĞ ile yaptığı iş birliğiyle hidrojen enerji ve tahrik çözümlerini, su üstü ve su altı platformlara entegre ederek, güç sistemlerinin enerji verimliliğini artırmayı hedefliyor.

LAZER HABERLEŞMEYLE GÜVENLİ İLETİŞİM

Stabilize Pan-Tilt Sistemleri ise deniz, hava ve kara platformlarında çevresel denge bozukluklarını (denizde oluşan dalga) düzenliyor. Böylece pan-tilt üzerine takılan faydalı yükün stabil kalması sağlanıyor. Bu sayede radar, görüntüleme ya da silah sistemi gibi ekipmanlar çok daha etkin şekilde görev yapabiliyor.

Lazer haberleşme, deniz sistemlerinde düşman unsurlar tarafından tespit edilmeden iletişim kurmayı sağlıyor. Bu konu deniz platformlarındaki haberleşme için kritik önem taşıyor.

STM ve GÜRBAĞ, dinlenemeyen, kestirilemeyen ve karıştırılamayan lazer haberleşme teknolojisi ile denizaltı, su üstü gemileri, hava platformları arasında güvenli haberleşmeyi sağlamayı amaçlıyor. Bu kapsamda öncelikle deniz platformları için stabilize pan-tilt sistemi aracılığıyla lazer haberleşme çözümü ortaya konulacak.

Platformlar arasındaki iletişim, radyo frekanstan bağımsız, lazer sistemiyle sağlanacak. Bu alanda yapılacak çalışmalarla platformların seyir halindeyken de kullanabileceği bir haberleşme çözümünün üretilmesi hedefleniyor. Denizden karaya, karadan denize yönelik bu alanda haberleşmeyi sağlayacak Ar-Ge çalışmaları da yapılacak. İlerleyen süreçte ise lazer haberleşmenin, kara platformları için de genişletilmesi planlanıyor.

2022’DE SAHAYA ÇIKACAK

STM Genel Müdürü Özgür Güleryüz, iş birliği kapsamında dışarıdan alınan yüksek teknolojili ürünleri milli mühendislik kabiliyetleriyle yerlileştirirken geleceğin teknolojileri için yatırım yapacaklarını söyledi.

Ortaya çıkacak çözümlerin kullanıldıkları platformlara özel yetenekler katacağını dile getiren Güleryüz, ayrıca Türk savunma sanayisinin bu alanda geliştireceği teknolojilere de temel atacaklarını vurguladı.

Güleryüz, “İş birliğimiz kapsamında en az bir çözümün bu yıl sonuna kadar sahada olmasını planlıyoruz.” dedi.

GÜRBAĞ Grup Yönetim Kurulu Başkanı Halil Bağıban da iki şirket arasındaki bu iş birliğinin, Türkiye’ye teknolojik alanda büyük katkı sağlayacağını belirtti. Bağıban, “Birlikte üretmeyi planladığımız yenilikçi ve milli sistemler ülkemize stratejik ve ekonomik değer katacaktır. Planlanan süre içinde çalışmalarımızı tamamlamayı hedefliyoruz. Ülkemizde ve global pazarda yerli ve milli ürünlerimizle söz sahibi olmak istiyoruz.” ifadelerini kullandı.

https://www.mynet.com/son-dakika-haberi-turk-donanmasini-guclendirecek-2022-de-sahaya-cikacak-110106909928


Doğal gaz ithalatını azaltmaya aday ‘Türk linyitini gazlaştırma’ teknolojisi hazır

ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İskender Gökalp, Avrupa Birliği (AB) Çerçeve Programı kapsamında yürüttükleri projede, Türkiye linyitleri için akışkan yataklı gazlaştırma sistemlerinin pilot uygulamasının yapıldığını belirtti.

Selma Kasap   |22.02.2022

Ankara

TÜBİTAK’ın Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı ile 2019’da Fransa’dan Türkiye’ye temiz yanma ve hidrojen teknolojileri üzerine yürütülen araştırmalara destek olmak üzere dönen bilim adamı İskender Gökalp, AA muhabirine, dünya genelinde giderek artan doğal gaz maliyetlerine ve Türkiye’de doğal gaza ikame olarak kullanılabilecek kaynak ve teknolojilere ilişkin açıklamalarda bulundu.

Dünya genelinde asırlardır karbon içeren fosil enerji kaynaklarının kullanıldığını ve bunların, yandığında ortama karbondioksit saldığını anlatan Gökalp, bunun da küresel ısınmaya etkisinin bilindiğini söyledi.

Fosil yakıtların kullanımına devam edilmesi halinde karbondioksit sorununa çözüm bulunması gerektiğine işaret eden Gökalp, “Türkiye sıfır karbona ulaşmak için sınırı 2053 olarak koydu. Bugünkü yaklaşımlardan en önemlisi, bu karbondioksiti tutmak.” dedi.

Türkiye’nin kapsamlı şekilde sahip olduğu tek yerli fosil kaynağının linyitleri olduğuna işaret eden Gökalp ancak Türkiye linyitlerinin yüksek küllü, yüksek nemli ve düşük ısıl değerli olduğunu belirtti.

Fosil katı yakıtları gazlaştırma teknolojilerinin ilk adımlarının 1800’lü yılların başında, aydınlatma amacıyla kullanılan şehir gazı üretiminde görüldüğünü dile getiren Gökalp, kömürün oksijensiz veya az oksijenli ortamda ısıtılması ile sentetik gaz üretilmesi uygulamasının kömürün temiz kullanılmasının başlangıcı olarak görülebileceğini söyledi.

Türkiye-Hindistan ortaklığında 5 yıl önce pilot sistemler kuruldu

Türkiye’nin linyitlerine mevcut gazlaştırma teknolojilerinin doğrudan uygulanamadığını belirten Gökalp, yenilikçi gazlaştırma teknolojilerini geliştirmek için AB Çerçeve Programı dahilinde yürüttüğü ve 2017’de tamamlanan Kül Oranı Yüksek Linyitlerin Elektrik Üretimi İçin Optimizasyonu (OPTİMASH) isimli projeye ilişkin şu bilgileri verdi:

“AB’nin bu projeye 5 milyon avro yatırması, bu teknoloji raf üstü olarak bulunmadığı içindir. Bu projede, Hindistan THERMAX enerji firması ile beraber çalıştık zira Hindistan linyitleri Türkiye linyitleri ile büyük benzerlikler göstermektedir. AR-GE çalışmaları, pilot tesis tasarımı, imalatı ve test edilmesi safhalarını içeren bu proje kapsamında Türkiye ve Hindistan linyitlerinin en verimli ve temiz şekilde gazlaştırılmasını sağlayan akışkan yatak teknolojisini geliştirdik, optimize ettik ve başarıyla test ettik. Projede THERMAX’in Pune şehrindeki tesislerinde, 1 megavat termik gücünde, 10 bar basınç altında çalışan demonstrasyon tesisini kurduk. Bu konuda TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi ve Türkiye Kömür İşletmeleri ile iş birliği içinde yürüttüğümüz projelerimiz de var.”

“Beş yıl önce ispatladığımız veriler günümüzde daha da önem kazandı”

Türkiye linyitlerinin kurulan tesislerde test edildiğini ve bu kömürlerin de bu sistemle verimli bir şekilde gazlaştırılabileceğini gösterdiklerini aktaran Gökalp, şunları kaydetti:

“5 yıl önce ispatladığımız bilimsel ve teknolojik veriler günümüzde daha da önem kazandı. Dünya genelinde yaşanan küresel ısınma sorunu ile ülkeler karbondioksit salınımı sorununa çözüm arıyor. Geliştirdiğimiz gazlaştırma teknolojisi ile önce 50 megavat elektrik gücünde ticari boyutta bir demonstrasyon sistemi arkasından da yüzlerce megavatlık sistemler kurulabilir. Türkiye’nin her yerindeki linyitlere uygulanabilir bir sistemden söz ediyoruz. Türkiye’de şu anda 15 milyar hatta belki 20 milyar ton kullanılabilir linyitten bahsediliyor. Ya bunları unutacağız ya da bir şekilde değerlendireceğiz. Gazlaştırarak kullanabilirsek ve karbondioksiti tutabilirsek, ki nasıl yapılacağı biliniyor, Türkiye için tam anlamıyla bir doğal gaz ithal ikamesi stratejisi hayata geçirilmiş olacak. Dolayısıyla akışkan yataklı gazlaştırma sistemlerini Türkiye’de kurmanın zamanı geldi diye düşünüyoruz. Bunların pilot uygulaması ve demonstrasyon sistemleri yapıldı. Sanayikuruluşlarına, bu teknolojinin nasıl hayata geçirilebileceği konusunda destek olmak için hazırız. OPTİMASH projesi sayesinde Türkiye linyitlerinin verimli ve temiz bir şekilde gazlaştırılabileceğini ispat ettik. Kurulan demonstrasyon tesisi sayesinde önemli veriler elde edildi ve ticari boyutlardaki sistemler ölçeklendirildi.”

Gazlaştırma teknolojisi ile atıklar bertaraf edilebiliyor, hidrojen de üretilebiliyor

Gökalp, karbon içeren katı yakıtların gazlaştırılması ile sentetik gaz ve hidrojen üretiminin yanı sıra ömrünü tamamlamış lastikler gibi atıkları ve çeşitli tarım ve orman atıklarını da bertaraf etmenin ve hidrojen elde etmenin mümkün olduğunu söyledi.

Afşin Elbistan havzasında ve diğer havzalarda 30-35 sene yetecek linyit olduğuna işaret eden Gökalp, “Türkiye’nin sıfır karbona geçmek için 2053’e kadar yani 30 senesi var. Bu sürede, linyitlerimizden sentetik gaz ve hidrojen üreterek ve karbondioksiti tutarak ve de değerlendirerek ilerleyebilirsek bu sürece iyi hazırlanmış olacağız. Bu sürede rüzgar ve güneş enerjilerinin depolanması teknolojileri ilerleyecek. Önümüzdeki 30 sene tam anlamıyla temiz enerjiye geçiş dönemi ve onun için linyitlerimizin şimdi değerlendirilmesi gerekiyor. Her sene doğal gaz için ödenen milyarlarca dolar, bu yeni teknolojilere yatırım amacına yönlendirilirse Türkiye’nin enerji alanlarında AR-GE ve teknoloji geliştirme potansiyelini artırmış ve hayıflandığımız beyin göçüne bir ölçüde çözüm getirmiş oluruz. Sanayi-kamu iş birliği dahilinde yürütülmesi gereken bu strateji tam anlamıyla bir doğal gaz ithal ikamesi politikası olacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

https://www.aa.com.tr/tr/bilim-teknoloji/dogal-gaz-ithalatini-azaltmaya-aday-turk-linyitini-gazlastirma-teknolojisi-hazir/2509837


Enerji dönüşümünde gündem; Hidrojen

Tarih: Aralık 08, 2021

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin, Bilkent Enerji Politikaları Araştırma Merkezi ve Alman Enerji Ajansı (dena) iş birliği ile hazırladığı ‘Türkiye’nin Yeşil Hidrojen Üretim ve İhracat Potansiyelinin Teknik ve Ekonomik Açıdan Değerlendirilmesi’ raporu, online tanıtım toplantısında açıklandı. 7 Aralık Salı günü gerçekleştirilen etkinliğin açılış konuşmalarını, Türk-Alman Enerji Forumu’ndan Alman Federal Ekonomi ve Teknoloji Bakanlığı İkili Enerji İş Birliği Bölümü Direktör Yardımcısı Beatrix Massig, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Enerji Politikaları ve Teknoloji Dairesi Başkanı Dr. Fazıl Kaytez ile Alman Enerji Ajansı (dena) Enerji Sistemleri ve Enerji Hizmetleri Bölüm Başkanı Hannes Seidl yaptı.

Hidrojen üretimine ilişkin 2050’li yıllara yönelik bir görüm oluşturulması, bunun raporlaştırılması ve konunun gündeme taşınmaya başlaması enerji çevre, endüstri ve ulaşım ve araştırma kuruluşlarının hidrojenle ilgili gelişmeleri takip ettiğini gösteriyor. Hidrojenin çevreci ve emisyonsuz enerji olarak kullanılması için hidrojen elde etme, suyun elektroliz teknolojileri gibi alanlarda araştırma ve geliştirmeler devam ediyor, tercihler oluşuyor. Diğer yandan da hidrojenin güvenli depolanması taşınması üstünde çalışmalar sürüyor.

Online olarak gerçekleştirilen topantıda Hidrojenin yakıt olarak kullanılmasına yönelik oluşturulan öngörü ortaya kondu. Dr. Fazıl Kaytez konun ile ilgili olarak görüşlerini kısaca özeteyerek tapantıya katkıda ulundu.

Online toplantıda sunumu yapılan rapora göre Raporda, uygun yatırımlar ve politikalarla Türkiye’nin 2050’de yıllık 3,4 milyon tona (Mt) kadar yeşil hidrojen üretimine ulaşabileceği ve bunun 1,5 ila 1,9 Mt’nun ihraç edilebileceği belirtildi. -2050’de yeşil hidrojenin Türkiye ekonomisine katkısı yıllık 6 ila 8 milyar dolar arasında gerçekleşebilirBu öngörülerin gerçekleşmesi için Tekno-ekonomik değerlendirmeye göre, 3,4 milyon ton yeşil hidrojen üretimi için 2050’ye kadar toplam 85 ila 119 milyar dolar arası yatırım gerekiyor.

Toplantıda hazırlanan raporun sunumu Hasan Aksoy tarafından yapıldı. Sunumunun ardından, Alman Enerji Ajansı (dena) Hidrojen & Enerji Yakıtları Uluslararası İş Birliği Ekip Lideri Kilian Crone, OECD Temiz Enerji Finansmanı ve Yatırımları Programı’ndan Dr.Değer Saygın, ODTÜ’den Prof. Dr. İskender Gökalp, Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği (OME), Hidrokarbonlar ve Enerji Güvenliği Direktörü Dr. Sohbet Karbuz, Global Resources Partnership CEO’su Mehmet Öğütçü, GAZBİR-GAZMER Proje ve Uluslararası İlişkiler Müdürü Mehmet Şerif Sarıkaya ve Alman Enerji Ajansı (dena) Uluslararası Hidrojen Pazarı Geliştirme Uzmanı Kim Lakeit raporu yorumladı.

Alman Enerji Ajansı (dena) Enerji Sistemleri ve Enerji Hizmetleri Bölüm Başkanı Hannes Seidl İklim hedeflerine ulaşmak için birçok ülkenin yeşil hidrojen ithal edeceğini belirti. Seidl Türkiye’nin bu pazardan pay alabileceğine dikkat çekti: “Türkiye, yenilenebilir enerjiden yeşil hidrojen üreterek, küresel çapta yeni oluşan bu enerji pazarında en başından itibaren yerini alabilecek büyük bir potansiyele sahip. Bugün tanıtımını yaptığımız bu çalışma, Almanya ve Türkiye arasında bu alandaki iş birliğini güçlendirmek için önemli, aynı zamanda heyecan verici bir fırsat sunuyor.”

YEŞİL HİDROJENİN YARISI ULAŞTIRMAYA 

‘Türkiye’nin Yeşil Hidrojen Üretim ve İhracat Potansiyelinin Teknik ve Ekonomik Açıdan Değerlendirilmesi’ raporu, hidrojen üretim potansiyelleri için sadece yenilenebilir enerji kullanımını dikkate alınarak hazırlandı, böylece Türkiye’nin yeşil hidrojen arz potansiyeli değerlendirildi. Çalışmada, yenilenebilir enerji arz gelişimi için iki, yeşil hidrojen üretimi içinse üç farklı senaryo kurgulandı.

Raporun yazarlarından SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Araştırma Koordinatörü Hasan Aksoy ise Türkiye’nin Kasım ayında Paris İklim Anlaşması’nın onayladığını hatırlatarak, 2030 ve 2053’e yönelik, daha kararlı iklim ve enerji dönüşümü hedeflerine ihtiyaç olacağını söyledi. Aksoy, bu hedeflere ulaşılmasında, hidrojenin rolünün anlaşılmasının kritik öneme sahip olduğunu vurguladı: “Küresel ölçekte 2050’yi işaret eden net sıfır emisyon hedefleri, tüm enerji sisteminin karbonsuzlaşması için ortak bir çözüm olarak yeşil hidrojenin üzerinde duruyor. Türkiye enerji sisteminin dönüşümünde, yenilenebilir enerji kaynakları, enerji verimliliği potansiyellerinin yanında yeşil hidrojenin rolü de anlaşılmalı ve planlamalar bu doğrultuda yapılmalı. Bunun için mevcut yenilenebilir enerji arzı ve diğer kaynakların potansiyeli göz önünde bulundurularak yeşil hidrojen arz potansiyelinin, kullanım alanlarının, maliyetlerinin ve olası ihracat potansiyellerinin anlaşılması önemli.”

Raporda, 2050’ye kadar imalat, doğal gaz ve ulaştırma sektörlerinin toplam enerji talebinin yüzde 10 ila yüzde 5’inin yeşil hidrojenle ikame edilmesi halinde, yıllık 1 ila 2 milyon ton yeşil hidrojen yurt içi talebi ortaya çıkacağı belirtiliyor. Ulaştırma sektörü 2050’ye kadar yurt içi talebin yarısını oluşturacak. Bu süre içinde hidrojen talebinin dörtte biri sanayi, geriye kalan kısım ise yeşil hidrojeninin doğal gaz şebekesine karıştırılması yoluyla kullanılacak. 

ELEKTRİĞİN YÜZDE 84’Ü YENİLENEBİLİR KAYNAKLARDAN

Çalışmada mevcut kapasite gelişim hızlarının değerlendirildiği ‘Referans Senaryo’ya göre, 2020’de 44 GW olan güneş, rüzgar ve hidroelektrik kurulu güç kapasitesinin 2050 yılında 129 GW’a yükseleceği öngörülüyor. Bu kaynaklardan sağlanan 290 TWh toplam yıllık elektrik üretimi, 2050’de tahmin edilen ülke çapındaki 545 TWh’lik net elektrik talebinin yüzde 53’ünü karşılayabilecek. Güneş ve rüzgar enerjisi için öngörülen teknik kapasitelerinin kullanıldığı ‘Gelişmiş Senaryo’ için ek 45 GW’lık potansiyelin kullanılması halinde, yıllık 124,4 TWh ilave elektrik üretimi sağlanabilecek. 

Bu ilave kapasiteyle yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam üretimi, 2050’deki toplam net elektrik talebinin yüzde 84’ünü karşılayabilecek. 2030-2050 yıllarını kapsayan dönemde, il seviyesinde talep düşüldükten sonra, yenilenebilir enerjiden elde edilen toplam üretim fazlası elektrik yıllık 50-55 TWh’a ulaşacak.

YILLIK 3,4 MT YEŞİL HİDROJEN ÜRETİM POTANSİYELİ

Çalışmada, yeşil hidrojen arzı için geliştirilen ilk senaryo ‘Dağıtık Senaryo 1/A’da, il seviyesinde yenilenebilir enerji üretim fazlasından yeşil hidrojen üretimi incelendi. Bu senaryoda, 2050’de bölgesel yenilenebilir enerji üretim fazlasından yıllık 0,6 Mt hidrojen üretilebilir. Bu üretim için 6,6 GW elektrolizör kapasitesi gerekli. 

‘Dağıtık Senaryo 1/B’de ise il seviyesinde güneş ve rüzgarın teknik potansiyelini kullanan yenilenebilir enerji santrallerinin yanında yeşil hidrojen üretimi analiz edildi. Dağıtık Senaryo 1/A’da olduğu gibi, bu senaryoda da yeşil hidrojenin tüketim noktalarına taşınması veya ticaretinin yapılabilmesi için özel hidrojen boru hatları gerekebilir. Rüzgar ve güneş enerjisinin teknik potansiyeli kullanılarak, 2050’de Dağıtık Senaryo 1/A’ya ilave 2,8 Mt/yıl yeşil hidrojen üretilebilir. Ayrıca Dağıtık Senaryo 1/A’ya ilave olarak 28,7 GW elektrolizör kapasitesine ihtiyaç duyulacak. 

‘Merkezi Senaryo ise güneş ve rüzgarın teknik potansiyelleri ile üretilen yenilenebilir enerji üretim fazlasının, yeşil hidrojen üretmek üzere belirlenmiş illerin yer aldığı altı bölgeye (1. Bölge: Adana, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Mersin, Osmaniye – 2. Bölge: Antalya – 3. Bölge: Aydın, İzmir, Manisa, Muğla – 4. Bölge: Balıkesir, Çanakkale, Edirne – 5. Bölge: Bursa, İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Yalova – 6. Bölge: Ardahan, Artvin) aktarılmasını kapsıyor. Bu senaryoda, ülke çapındaki yenilenebilir enerji üretim tesislerinden elde edilen elektriğin bu merkezlere aktarımı için ek elektrik şebeke yatırımlarının yapılması öngörülüyor. 

TÜRKİYE EKONOMİSİNE KATKISI YILDA 6 – 8 MİLYAR DOLAR

Çalışmada, 2050’de 1,9 Mt/yıl ihracat potansiyeline ulaşılmasının ardından hidrojenin TANAP gibi uluslararası boru hatlarına karıştırılarak ya da doğrudan amonyağa dönüştürülerek gemi taşımacılığı yoluyla nakledilebileceğinin altı çiziliyor.

Yapılan tekno-ekonomik değerlendirmeyle rüzgar ve güneş kaynaklı elektrik kullanan Alkalin ve PEM elektrolizör teknolojileri için yeşil hidrojen üretim maliyetlerinin 2050’ye kadar kilogram başına 4,14-5,17 dolardan, 1,38 – 2,46 dolara kadar düşebileceği vurgulanıyor.

Hidrojenin yurt içi kullanımı ve ihracatını sağlamak amacıyla toplam yatırım hacminin 85 ila 119 milyar dolar olacağı hesaplanıyor. Bir başka deyişle, 2021 ile 2050 arası dönemde ortalama olarak yılda 3 ile 4 milyar dolar yatırım maliyeti gerektirecek. Türkiye’de bugünkü elektrik sektörü yatırımları yıllık 7 milyar dolar civarında. Tahmini maliyetler ve olası ticari fiyatlamalar dikkate alındığında, çalışmada değerlendirilen hidrojen ekonomisi 2050’de Türkiye ekonomisine yıllık toplam 6 ila 8 milyar dolar brüt fayda sağlayabilir. Yeni iş yaratma ve ekonomik faaliyetlerin potansiyel yararları, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın etkilerinin azalması ve önüne geçilen ithal yakıt maliyetleri ise bu ekonominin temel faydaları olacak.


Hidrojen, 2050’ye kadar nihai enerji tüketiminin yüzde 12’sini karşılayacak

18 Ocak 2022

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) raporuna göre, hidrojenin, 2050’ye kadar nihai enerji tüketiminin yüzde 12’sini karşılayabileceği tahmin edilirken, ülkelerin enerji ticareti ve iş birliklerine yeni dinamikler getirecek.

IRENA tarafından hazırlanan “Enerji Dönüşümünün Jeopolitiği: Hidrojen Faktörü” başlıklı raporundan derlenen bilgilere göre, hidrojen yakın zamanda ülkelerin enerji ticareti ve iş birliklerinde bölgesel faktörleri ön plana çıkaracak, yenilenebilir enerji kullanımı ve kurulumundaki artışı hızlandıracak.

Hidrojen sektörü, petrol ve doğal gaz sektörüne oranla daha rekabetçi ve kazançlı olacak.

Dünya genelinde 30’dan fazla ülke ve bölge hidrojen stratejisi geliştiriyor. Geliştirilen stratejilerde hidrojenin ihraç edilmesi ve sınır ötesi hidrojen ticareti konuları ön plana çıkıyor.

Enerji sistemlerini fosil kaynaklardan arındırmak isteyen ülkelerin 80’i bu alanda hidrojeni güçlü bir alternatif olarak görüyor. Bu durumun, 2030’lu yıllara kadar sınır ötesi hidrojen taşımacılığını artırması bekleniyor.

Temiz enerji sektörü yap-bozunun “kayıp parçası” olarak nitelendirilen hidrojen sektörü, enerjide değer zincirinin yeniden yapılanmasına sebep olabilecek gelişmeler gösterdi.

Hidrojenin kullanılmak istendiği alanların başında rafineriler geliyor. Bunu çelik üretimi ve uluslararası taşımacılık faaliyetleri, uzun mesafeli uçuşlar, mevsimsel depolama ve çok yüksek sıcaklarda ısıtma gibi alanlar takip ediyor.

Rapora göre, 2050’ye kadar hidrojenin elde edilmesi sürecini kapsayan elektrolizin piyasa potansiyeli 60 milyar dolar, hücre yakıtı teknolojisinin piyasa potansiyeli ise 25 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Bu alanda Çin, Avrupa ve Japonya önemli bölgeler olarak öne çıkıyor.

HİDROJENİN TAŞINMASI HALA MALİYETLİ

IRENA’nın iklim değişikliğinde küresel sıcaklıkların 1,5 derece azaltılmasını hedefleyen senaryosuna göre, 2050’ye kadar hidrojen, nihai enerji tüketiminin yüzde 12’sini karşılayacak.

Hidrojen üretiminde gerekli olan enerjinin büyük bir kısmı yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanabilecek, kalanı ise doğal gaz ve karbon yakalama ve depolama faaliyetlerinden elde edilecek.

Yenilenebilir enerji maliyetlerinde düşüş olmasına rağmen, hidrojenin taşınmasının hala maliyetli olduğu belirtilen rapora göre bu alanda iş birlikleri artacak.

Mevcutta bulunan doğal gaz hatları teknik modifikasyonlar ve yenileme sayesinde hidrojenin taşınması için uygun hale getirilebiliyor.

Özellikle yeşil hidrojenin üretiminde güneş, rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının yoğun olarak kullanıldığı alanlar öne çıkıyor. Tesislerin suyun kolay erişilebilir olduğu yerlerde bulunması yeşil hidrojen üretiminde avantaj sağlıyor.

https://www.haberturk.com/enerjide-hidrojen-donemi-3316831-ekonomi


Scholz-Erdoğan görüşmesi Alman basınında

15 Mart 2022

Almanya Başbakanı Olaf Scholz’ün Ankara ziyareti Alman basınında geniş yer buldu.

Türkiye‘nin Rusya-Ukrayna ihtilafında kendisini arabulucu olarak gösterdiği belirtilen haberde, Ukrayna ve Rusya Dışişleri Bakanları’nın Antalya’da ilk defa üst düzey bir görüşme gerçekleştirdiğine işaret edildi.

Süddeutsche gazetesi de “Olaf Scholz kriz nedeniyle Türkiye’yi ziyaret etti” başlığıyla verdiği haberde, Scholz’ün, Ankara ziyaretiyle ziyaret dizisini devam ettirdiği belirtildi.

Haberde, “Aslında bunlara kriz ziyaretleri de denilebilir. Washington, Kiev ve Moskova ziyaretlerinde söz konusu olan bir savaşı önlemekti. Ancak şimdiki ziyaretinin amacı yıkıcı Rus saldırılarını durdurmak ve Ukrayna’da ateşkes sağlamak. Scholz, ‘bir an önce ateşkes olması gerektiği’ konusunda Erdoğan ile ‘tamamen mutabık’ olduğunu söyledi” değerlendirmesi yer aldı.

Türkiye’nin de İsrail gibi hem Rusya hem de Ukrayna ile iyi ilişkileri olduğu vurgulanan haberde, İsrail gibi Türkiye’nin de Batı‘ya ait olmakla birlikte Rusya’ya yönelik büyük ekonomik yaptırımlara katılmadığı kaydedildi.

Scholz’ün, Boğaz‘ı savaş gemilerine kapattığı için Türkiye’ye övgüde bulunduğu belirtilen haberde, diplomatik düğümler arasında olsa da Scholz’ün açıkça Türkiye ile bağları kaybetmek istemediğinin altı çizildi.

Şansölye’nin, Türk hükümetinin diplomatik çabalarını açıkça övdüğü aktarılan haberde, Scholz ile Erdoğan’ın ekonomik ilişkileri de büyütmek istediğine dikkat çekildi.

Haberde, Scholz’ün Almanya’nın geleceğini, daha da çeşitlendirilmiş enerji arzını düşündüğü Türkiye’nin, hem yeşil hidrojen üretiminde hem de Rusya dışındaki ülkelerden doğal gazın transit ülkesi olarak burada önemli bir ortak olabileceği vurgulandı.

T-online sitesindeki haberde de Erdoğan ile Scholz arasındaki ortak basın toplantısında, Erdoğan’ın “sıcak bir atmosferden” söz ettiği ve Scholz’u “Türkiye’nin dostu ve müttefiki” olarak övdüğü, ayrıca Almanya ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkilerin önemine vurgu yaptığı kaydedildi.

Scholz’ün de kendi adına “dostça görüşme ve fikir alışverişi” için Erdoğan‘a teşekkür ettiği, yakın ikili ilişkilerden bahsettiği belirtildi.

Haberde Şansölye’nin, “Türkiye’den gizli destek beklemeye gerek yok ve Berlin-Ankara ekseni sağlamdır. Montrö antlaşması uyarınca Boğazlar’ın savaş gemilerine kapatılmasının önemli bir katkı olduğunu düşünüyoruz” sözlerine yer verildi.

https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/scholz-erdogan-gorusmesi-alman-basininda-1916281


Türkiye de harekete geçti! Geleceğin petrolü dışa bağımlılığı bitirecek…

1,6 ton yeşil hidrojen potansiyeline sahip Türkiye’de çalışmalara hız verildi. Türkiye, 45 milyar dolarlık yatırım fırsatı sunan yeşil hidrojenle doğalgaz ithalatındaki maaliyetleri düşürmeyi hedefliyor.

10.01.2022 

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) geleceğin petrolü olarak nitelendirilen yeşil hidrojen pazarını genişletmek için harekete geçti. BAE ve İngiltere arasında hazırlanacak bir araştırma makalesi ile potansiyel yeşil hidrojen iş birlikleri keşfedilecek.

TÜRKİYE, DOĞAL GAZ MAALİYETİNİ AZALTMAYI HEDEFLİYOR

Türkiye 1,6 milyon ton yeşil hidrojen (4,6 milyon ton eşdeğer petrol) potansiyeline sahip. Pratikte bunun karşılığı Türkiye’nin yıllık enerji ihtiyacının yüzde 5’inin bu kaynak tarafından karşılanmasıdır. Aynı zamanda bu potansiyel, yaklaşık 45 milyar dolarlık yatırım fırsatı sunuyor. Türkiye mevcut doğal gaz şebekesine hidrojen karıştırarak elde edilen karışımla doğal gaz ithalat maliyetini azaltmayı hedefliyor.

Dünyanın dört bir yanındaki büyük devletler özel hidrojen stratejilerini tartışıyor, hazırlıyor ve üzerinde anlaşmaya varıyorlar. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve İngiltere de yeşil hidrojen pazarını genişletmek için harekete geçti.

Dubai merkezli uluslararası bir platform olan Dünya Yeşil Ekonomi Örgütü (WGEO) ve Zest Associates arasındaki ortak taahhüdün bir parçası olarak BAE ve Birleşik Krallık arasındaki potansiyel yeşil hidrojen iş birlikleri araştırılacak.

Bu kapsamda, HSBC sponsorluğunda hazırlanan rapor ile BAE ve Birleşik Krallık’ın ilgili temiz hidrojen pazarlarının gelişimini hızlandırmak için karşılıklı fırsatları ortaya çıkarmaya çalışılacak. Araştırmaya, her iki ülkedeki iş liderlerini, endüstri derneklerini, politika yapıcıları, ve akademisyenleri dahil olacak

Rapor için yapılan araştırmalar, bulguları test etmek ve doğrulamak için paydaş toplantılarını ve çalıştayları içerecektir. Ayrıca 2022’nin ilk yarısında raporun sonuçları hakkında bir panel tartışması yapılacak.

TÜRKİYE’NİN YEŞİL HİDROJEN POTANSİYELİ

Türkiye, geçen günlerde Paris İklim Anlaşması’nı onaylamasıyla birlikte belirlediği 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda dönüşüm yol haritasını da buna göre şekillendirmekte. Bu dönüşüm içerisinde yeşil hidrojen, hem Türkiye’nin enerji ihtiyaçlarını karşılaması hem enerji ithalatına bağımlılığı azaltması hem de yeni bir ihracat kalemi oluşturabilecek olması açısından önemli bir yer edinecek alternatiflerden biri.

SHURA Enerji Dönüşüm Merkezi’nin yayımladığı “Türkiye’nin Ulusal Hidrojen Stratejisi için Öncelikli Alanları” isimli rapora göre, Türkiye 1,6 milyon ton yeşil hidrojen (4,6 milyon ton eşdeğer petrol) potansiyeline sahip. Pratikte bunun karşılığı Türkiye’nin yıllık enerji ihtiyacının yüzde 5’inin bu kaynak tarafından karşılanmasıdır. Aynı zamanda bu potansiyel, yaklaşık 45 milyar dolarlık yatırım fırsatı sunuyor.

TÜRKİYE’NİN ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIĞINI AZALTACAK

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez de “Hidrojen enerjisinin adını gelecekte sıklıkla duyacağız.” diyerek Türkiye’nin enerji stratejisi içerisine bu enerji alternatifinin eklenmesi gerektiğini ifade ediyor. Buna göre, Türkiye’nin hidrojen enerjisine ilişkin ilk stratejisi, mevcut doğal gaz şebekesine hidrojen karıştırarak kullanmak ve bu yapılacak karışımın doğal gaz ithalat maliyetini azaltmaktır.

TÜRKİYE AVRUPA’YA SATACAK

Geleceğin petrolü olarak nitelendirilen yeşil hidrojen enerjisinin ikinci boyutu ise Türkiye’nin 1,6 milyon tonluk yeşil hidrojen potansiyelinin yeni bir ihracat malzemesi olması konusudur. Buna göre, Türkiye’de üretilen hidrojen Avrupa’ya satılabilir. Bu konuya örnek olarak, Almanya’nın geçen yıl ortaya koyduğu ulusal hidrojen stratejisi kapsamında Türkiye’den yeşil hidrojen alınabileceğini belirtmesi gösterilebilir. Ayrıca, Azerbaycan gazını Türkiye üzerinden taşıyan Güney Gaz Koridoru ile Avrupa’ya hidrojen taşınabilir. Bu durum, hem Türkiye’nin Avrupa enerji güvenliğindeki rolünü pekiştirecektir hem de Türkiye’nin jeopolitik önemini arttıran bir başka unsur olacaktır.

HİDROJEN ENERJİSİ NEDİR?

Hidrojen enerjisini kısaca, doğada bileşikler halinde bulunan hidrojenin dönüştürülmesiyle elde edilen enerji kaynağı olarak tanımlamak mümkün. Başka bir ifadeyle, bu enerji kaynağı hidrojen atomlarının oksijen atomlarından ayrılmasıyla ortaya çıkmaktadır. Son dönemlerde hidrojen enerjisi Paris anlaşması kapsamındaki karbonsuzlaşma hedeflerini gerçekleştirmek için kullanılacak enerji alternatiflerinden biri olarak görülüyor.

Hidrojen enerjisi farklı renklerle temsil edilen bir üretim sürecine sahiptir. Bunun anlamı, farklı enerji kaynaklarıyla hidrojen enerjisi üretilebilmesidir. Bunlar; fosil yakıtlarla üretilen gri hidrojen, doğal gaz ile üretilen mavi hidrojen, henüz deneme aşamasında olan metanın termal parçalanması ile elde edilen turkuaz hidrojen ve yenilenebilir enerji ile elde edilen yeşil hidrojen olarak sınıflandırılabilir. Yeşil hidrojen, hem Paris İklim Anlaşması’nın taahhütlerini yerine getirmek için hem de dünyadaki enerji sorununun çözümü için bir fırsat olarak görülüyor. Bugün itibarıyla, tüketimi gerçekleşen 70 milyon ton hidrojen, fosil kaynaklardan elde ediliyor. 30 yıllık süre zarfında ise hidrojen üretiminin yeşil kaynaklardan üretileceği öngörülüyor.

Bu minvalde, Japonya, sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşmak için yeşil hidrojene yatırım yaparken, Çin yıllık 180 milyon galon benzin kullanımını telafi edecek büyük bir yeşil hidrojen projesini onayladı. Çin bu yatırımlarla elektrik üretiminin yüzde 10’unu hidrojen enerjisinden karşılamayı hedefliyor. ABD ise New York’ta günde 500 ton yeşil hidrojen üretilecek bir tesisi 2025 yılına kadar kurmayı planlıyor. Ayrıca, yakın dönemde Avrupa Birliği (AB) sınırları içinde 130 milyar dolarlık hidrojen enerjisi projesinin hayata geçirilmesi bekleniyor. Dahası, Yeşil Mutabakat belgesi dahilindeki 2050 yılında sıfır emisyon hedefi çerçevesinde AB liderleri 2030 ve 2050 hedeflerini gerçekleştirmek için 1 trilyon avro bütçe konusunda anlaştılar. İklim hedefleri çerçevesinde bütçenin, içinde yeşil (temiz) hidrojenin de bulunduğu projeler için kullanılması öngörülüyor. Dünya’da durum böyleyken Türkiye’nin de enerji stratejisi içinde hidrojenin yeri gün geçtikçe artıyor.

https://ekonomi.haber7.com/ekonomi/haber/3181304-son-dakika-turkiye-de-harekete-gecti-gelecegin-petrolu-disa-bagimliligi-bitirecek


  “Enerji Taşıyıcısı Olarak Hidrojen ve Bor Katkılı Nanoyapılarda Depolama”  

11 Ocak 2022

Üniversitemiz Fen Fakültesi Enerji Verimliliği Haftası etkinlikleri devam ediyor. Haftanın üçüncü etkinliği olan “Enerji Taşıyıcısı Olarak Hidrojen ve Bor Katkılı Nanoyapılarda Depolama” başlıklı konferans gerçekleştirildi. Konferansa konuşmacı olarak Doç. Dr. Sezgin Aydın, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

Doç. Dr. Sezgin Aydın sözlerine, konferansın düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ederek başladı. Konuşmasına “Hidrojen enerjiyi depolayabilir ve taşıyabilir ancak doğada tek başına bulunmaz. Hidrojen, onu içeren bileşiklerden üretilmelidir” şeklinde devam eden Doç. Dr. Sezgin Aydın, hidrojenin çeşitli kaynaklardan üretilebildiğine ve yaygın olarak doğalgaz gibi fosil yakıtlardan elde edildiğine değindi. Doç. Dr. Aydın, diğer hidrojen üretim kaynakları hakkında da detaylı bilgiler verdi.

Hidrojen üretimi ve taşıyıcılığı üzerine alanyazın taraması üzerinde duran Doç. Dr. Sezgin Aydın, katılımcılarla ülkemizde ve dünya ülkelerinde hidrojen depolama oranlarını paylaştı. Doç. Dr. Aydın,  “Hidrojeni depolamanın mazisi yaklaşık elli yıl. Bu sebeple yapılan çalışmalar güncel durumdadır” diyerek hidrojen taşımacılığı alanında yapmış olduğu çalışmalara değindi.

Doç. Dr. Sezgin Aydın, hidrojen oranını artırmak için olası senaryolar, hidrojeni bor katkılı nanoyapılarda depolama ve depolamada dikkat edilmesi gereken önemli hususlardan bahsederek konuşmasını tamamladı.

Konferans, soru-cevap kısmının ardından sona erdi.

https://gazi.edu.tr/view/GetMainNewsPage/287580/universitemizde-enerji-tasiyicisi-olarak-hidrojen-ve-bor-katkili-nanoyapilarda-depolama-baslikli-konferans-gerceklestirildi


Baymak – Türkiye’nin İlk HİDROJEN ve DOĞAL GAZ ile çalışan kombisini tüketicilerin beğenisine sunduk!

İklimlendirme sektörünün öncü markalarından Baymak, 2021 yılında da sürdürülebilir büyümesine devam etti. Geçen yıl cirosunu 1,3 milyar TL’ye taşıyan Baymak, ihracatta da dolar bazında yüzde 38 büyüme gösterdi. Baymak, 2022 yılında, Hidrojenle çalışan kombileri tüketicilerle ilk kez buluşturdu 

24 Ocak 2022

Hidrojenle çalışan kombi tüketicilerle ilk kez buluştu

Tüm dünyada fosil yakıtların azaltılmasına çalışılırken, Türkiye’nin de Paris İklim Anlaşması’na imza atarak sürdürülebilirlik anlamında çok önemli bir adım attığını belirten Çolak: ‘2021 yılında Baymak ve ana şirketimiz BDR Thermea Group’un Ar-Ge ekipleri tarafından geliştirilen ülkemizin ilk hidrojen ve doğal gazla çalışan kombisi Lunatec’i tüketicilerimizin beğenisine sunduk. Avrupa’da enerji dönüşümünde fikir liderliğini BDR Thermea yaparken, Baymak olarak bizler de Türkiye’nin enerji dönüşümü sürecinde yeni nesil teknolojileri destekleyen ürün yelpazemiz ve bilgi birikimimizle sürece yön veren şirketlerden biri olacağız. Aynı zamanda İtalya ve İngiltere’ye öncülük ederek BDR Thermea Grup bünyesinde platform kombisi üretme yetkinliğine sahip ilk ülke olarak bu kombileri dünyaya ihraç edeceğiz.’

AYRINTILAR!

2021 yılında piyasaya sunduğu çevreci ve yenilikçi ürünlerle sektörde adından söz ettiren Baymak, bu dönemde yüzde 23 büyürken, cirosu da 1,3 milyar TL’ye ulaştı. Geleceğin teknolojisi olarak öne çıkan ısı pompasında yüzde 13 adetsel büyümeyle sektörün ana markalarından olmayı sürdüren Baymak, tüketicilerine büyük verimlilik sağlayan bu ürünün kullanımını ülke çapında yaygınlaştırdı. 

Isı pompalarının konutların yanında artık birçok alanda kullanılmaya başlandığını ifade eden Baymak CEO’su Ender Çolak, “Pandemi ve küresel ısınma gibi önemli faktörler iklimlendirmede mevsimselliği ortadan kaldırdı. Değişen yaşam biçimi ve alışkanlıklar dört mevsim kullanılan ısı pompalarına olan ilgiyi artırıyor. Biz de bu alandaki öncü rolümüzü sürdürüyoruz. 2021 yılında Türkiye’nin farklı bölgelerinde bayi ve yetkili servislerimize ısı pompası konusunda teorik ve pratik toplam 170 saatin üzerinde eğitimler verdik, sadece ısı pompası konusunda hizmet veren uzman yetkili servisler oluşturduk ve tüketicilerimize sunduğumuz desteği güçlendirdik” şeklinde konuştu. 

2021 yılının Baymak’ın Türkiye genelinde bayi ve yetkili servis yapılanmalarını da güçlendirdiği bir yıl olduğunun altını çizen Çolak, “Türkiye genelinde 303 yetkili servisimiz ve 600’ün üzerinde bayimiz ile tüketicilerimize ulaşmaya devam ediyoruz. Sektörün en yaygın servis ağına sahip şirketi olarak her noktada ve her hava koşulunda müşterilerimizin sürekli olarak yanlarındayız. Yaz döneminde klimadaki yüksek mevsimsel artışa karşın montaj sürecinde maksimum performans göstererek yine tüm müşterilerimizin montaj taleplerini en kısa sürede yanıtlamayı başardık. Pandemi dönemine rağmen bayi ağımıza yenilerini eklemeyi başardık. Tüm iş ortaklarımız ile kurduğumuz ilişkinin temelinde güven yatıyor. İş ortaklarımız için oluşturduğumuz Baymaklife sadakat programımızda kullanıcı sayımızı 2021 yılında iki katına çıkarmakla kalmadık, sektörde BES sistemini sadakat programına entegre eden ilk firma olduk. Bu sayede iş ortaklarımızın geleceğine yatırım yapmaktan çok memnunuz” dedi.

“Sadece kendimizi değil, müşterilerimizi de dönüştürüyoruz” 

Baymak’ın 2021 yılında Türkiye iklimlendirme sektörünün ilk Dijital Dönüşüm Ofisi’ni kurduğunu belirten Çolak, “Biz dijitalleşme sürecimizi müşteri deneyimi, operasyonel süreçler ve iş modellerinin dönüşümü üzerine kurguladık. Baymak olarak “Yüzde 100 müşteri memnuniyeti” hedefimiz doğrultusunda Müşteri Deneyimini İyileştirme Dijital Yol Haritamızı hayata geçirmeye devam ediyoruz. Merkezinde yapay zekâ olan projede tüketicilerimizin davranışlarını analiz edip bu analizler doğrultusunda ürün, servis ve teknik hizmetlerimizi “terzi” yaklaşımıyla sunuyoruz. Sadece kendimizi değil, müşterilerimizi de dönüştürüyoruz. Geçen yıl “Uzaktan Erişim ve Destek Uygulamasını” hayata geçirdik. Bu sayede tüketicilerimiz, yüz yüze temas olmadan ürünlerimizle ilgili sorunlarını uzaktan erişim ile çözebiliyor. Yapay zekânın bütünleştiği sistemlerle müşteri deneyimini iyileştirmek için yürüttüğümüz “Yapay Zekâ Destekli Müşteri Deneyimi Projesi” ile bir ilke imza attık. Hayata geçirdiğimiz robotik otomasyon sistemleri ile fabrikamızdaki süreçlerin etkinliğini arttırarak hata risklerini ortadan kaldırdık. Tüm bu çalışmalarımızın karşılığında Şikayetvar tarafından bu yıl 6. kez düzenlenen ve en iyi müşteri memnuniyeti sağlayan markaların belirlendiği A.C.E. Awards “Müşteri Memnuniyeti Başarı Ödülleri”nde, “Isı Sistemleri” kategorisinde “Gold” ödülüne layık görüldük” dedi.

2022 yılında büyüme hedefi yüzde 50’nin üzerinde 

Sadece iklimlendirme sektörünün değil genel itibarıyla iş dünyasının geleceğinde; enerji dönüşümü, dijitalizasyon ve müşteri deneyiminin belirleyici olacağına vurgu yapan Çolak, “2021 yılında yaptığımız 22 milyon ve 2022’de yapmayı hedeflediğimiz 100 milyon TL’lik yatırımın bir bölümünü bu üç alandaki çalışmalarımıza ayırdık. Büyük bir kısmı ise üretim kapasitelerimizin arttırılmasına yönelik planladı. Önümüzdeki 2 yıl içerisinde yıllık kombi üretim kapasitemizi 400 binler seviyesinden 500 bine çıkarmayı hedeflerken, boyler hat kapasitemizi de 34 binden 56 bin seviyesine çıkararak %65 oranında arttırmayı planlıyoruz. Bu yatırımların ana sebebi 2021 yılında kombi ihracatımızın adetsel olarak %36 artması ile boyler satışlarında da büyüme kaydedilmiş olması. Özellikle boylerdeki büyümenin Avrupa ihracatımıza yukarı yönlü bir ivme kazandıracağını düşünüyoruz. Ayrıca termosifon gibi ürünlerde de verim artırıcı üretim teknolojileri yatırımlarımız olacak. Bunların yanında 2022 yılında ürün yelpazemize diğer ürünlerimizle hibrit çalışabilen yeni güneş kolektörlerimizi ekleyeceğiz. 2022 yılında, büyüyen yerli ve yabancı pazarlarımızdaki talebi karşılayabilmek adına yukarıda bahsettiğim kapasite artışlarına ve yatırımlara bağlı olarak oluşacak ihtiyaçlara paralel, katma değer yaratan kadrolarımızı da artırmayı öngörüyoruz” şeklinde konuştu. 

Baymak – Tarihçe

’50 yılı aşkın köklü bir geçmişe sahip Baymak, Tepeören’de toplam 60.000 m2 alan üzerinde, iki üretim üssü ile faaliyet göstermektedir. Türkiye’nin önde gelen üreticilerinden olan Baymak’ın Türkiye genelinde, 1000’e yakın bayisi, 2100’den fazla satış noktası ve 1500’ün üzerinde servis teknisyeni bulunmaktadır. 700’ün üzerinde çalışanı ile her zaman ileri teknoloji ile üretim yapmayı hedefleyen Baymak, 2013 yılı itibarıyla yüzde 100 BDR THERMEA Grup şirketi haline gelmiştir. BDR Thermea Grubu, Baxi (ingiltere), De Dietrich (Fransa) ve Remeha (Hollanda) şirketlerinden oluşan, Türkiye, İngiltere, İtalya, Almanya, Fransa, İspanya ve Hollanda’da bulunan üretim üsleri ile Avrupa’nın 3. dev grubu olarak 70 ülkede aktif ticaret yapan öncü bir Hollanda firmasıdır. Baymak/BDR Thermea; ısıtma, soğutma, yenilenebilir enerji, su ısıtıcıları ve su teknolojisi kategorilerinde üretim, satış, ihracat ve ithalat yapmaktadır.’

https://www.enerjiekonomisi.com/baymak-turkiye-nin-ilk-hidrojen-ve-dogal-gaz-ile-calisan-kombisini-tuketicilerin-begenisine-sunduk/20360/


Enerjide kaynak ve teknoloji bağımsızlığına giden yolda Hidrojen

17 Nisan 2022

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) “Türkiye Hidrojen Ekonomisi” konulu webinarında uzmanları biraraya getirdi

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından düzenlenen “Türkiye Hidrojen Ekonomisi” konulu webinar, MIT Energy Initiative Araştırmacısı Dr. Emre Gençer, ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. İskender Gökalp ve GAZBİR Başkanı Yaşar Arslan’ın katılımıyla yapıldı. 

Bilkent Enerji Politikaları Araştırma Merkezi Araştırmacısı Barış Sanlının moderatörlüğündeki webinarda, Türkiye’nin hidrojen için bir hub olabileceği vurgulandı. 

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC), bu yıl düzenlediği Webinar serisinin dördüncüsünü “Türkiye Hidrojen Ekonomisi” başlığı altında 24 Eylül Perşembe günü gerçekleştirdi. Türkiye’de ve dünyada hidrojen teknolojisinde fırsatların ve geliştirilebilecek bir yol haritasının önemli unsurlarının ele alındığı ve Bilkent Enerji Politikaları Araştırma Merkezi araştırmacısı Barış Sanlı moderasyonunda gerçekleştirilen panelde, GAZBİR Başkanı Yaşar Arslan, ODTÜ ve Fransa ICARE-CNRS’den Prof. Dr. İskender Gökalp ve MIT Energy Initiative Araştırmacısı Dr. Emre Gençer, hidrojen enerjisinin önemli teknik ve stratejik boyutlarına ilişkin bilgi ve görüşlerini paylaştılar. 

 “Hidrojeni yüzde 10 oranında doğal gaz ile karıştırmayı başardık.” 

GAZBİR olarak hidrojenin doğal gaz dağıtım şebekesine entegrasyonuna ilişkin yürüttükleri çalışmalar ve Konya’daki test merkezi hakkında bilgi veren Yaşar Arslan, hidrojen karışımlı doğal gaz ile ilgili olarak çeşitli basınç ve hacimlerde yakma testlerini de tamamladıklarını belirtti. Arslan, bu alanda yasal ve düzenleyici çerçevede atılması gereken adımlara ilişkin değerlendirmelerini de paylaşırken, yenilenebilir enerjide uygulanan YEKA benzeri bir teşvik modelinin hidrojen tedarik fırsatlarını artırabileceğini ifade etti. 

“Enerji kaynaklarında ve teknolojilerinde bağımsızlık” perspektifi 

Prof. İskender Gökalp, ODTÜ ve Fransa’da bu alanda yürüttükleri laboratuvar çalışmaları hakkında bilgi vererek, Türkiye’nin linyit kaynakları, rüzgar ve güneş potansiyeli çerçevesinde hidrojen üretimine ilişkin önemli değerlendirmelerini paylaştı. Enerji sistemi perspektifi ve sistem güvenliği konularının da titizlikle ele alınması gerektiğini belirten Gökalp, hidrojen teknolojilerinde üniversiteler arasında işbirliğinin artmasının ve sanayi işbirliklerinin önemine de dikkat çekti. 

Dr. Emre Gençer, ilk kez 1874 yılında Jules Verne’in “Esrarlı Ada” romanında geçen hidrojenin, bugün dünya genelinde en önde gelen enerji teknolojisi konularından biri durumuna geldiğini ve global iklim değişikliği ile mücadelede kritik bir rol oynamasının beklendiğini belirtti.

“Türkiye hidrojende sadece bir üretici değil ihracatçı da olabilir” 

Hidrojenin global karbon ayak izinin azaltılması bakımından önemine dikkati çeken Dr. Gençer, düşük karbonlu elektrik üretiminin destekleyicisi olarak hidrojenin sanayiden ulaşıma pek çok alanda önemli kazanımlar sağlayabileceğine vurgu yaptı.  Gençer, son dönemde Avrupa’da bu alanda önemli projeler geliştirildiğini ifade ederek, Türkiye’nin hidrojen enerjisinde üretici olmanın ötesinde bölgesel bir ihracatçı konumuna gelebileceğini düşündüğünü belirtti.  

“Türkiye bir Hidrojen Hub’ı olabilir mi?” 

Barış Sanlı, hidrojenin üretiminden tüm sistem boyutlarına kadar bütünsel bir yaklaşımın, Türkiye hidrojen stratejisi ve yol haritasının ana unsurlarını oluşturmasını beklediğini ve Türkiye’nin bu alanda çalışmalarını artırarak bir Hidrojen Hub’ı olabilmeyi de tartışabileceğini ifade etti. 

“Hidrojen önümüzdeki dönemde daha fazla öne çıkacak” 

IICEC Araştırma Direktörü Bora Şekip Güray, hidrojen üretimi ve diğer ilgili teknolojilerde, kamu, özel sektör, sanayi, sektör dernekleri ve üniversiteler işbirliğinde ortak projeler geliştirilmesinin, enerji ithalatının azaltılması ve gelişen teknolojide yerlileşme bakımından önemli fırsatlar yaratabileceğini ifade etti.

https://gazetesu.sabanciuniv.edu/toplum-ve-bilim/enerjide-kaynak-ve-teknoloji-bagimsizligina-giden-yolda-hidrojen


Çanakkale Hidrojen Teknolojilerinde Bölgesel Üs Olma Yolunda

28.01.2022

Dünya’da hidrojen teknolojilerinde yaşanan güncel gelişmelerin akademiden ve sektörden katılımcıların katkılarıyla ele alındığı “6. Uluslararası Hidrojen Teknolojileri Kongresi (IHTEC-2022)”, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ev sahipliği ve Hidrojen Teknolojileri Derneğinin koordinatörlüğünde, Troia Kültür Merkezi’nde fiziki ve çevrim içi olarak gerçekleştirildi.

Kongrenin açılış programına ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Sedat Murat, Hidrojen Teknolojileri Derneği Başkanı Prof. Dr. İbrahim Dinçer, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Pelin Kanten, Prof. Dr. Okhan Akdur ve akademisyenler katıldı. 

Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasının ardından açılış konuşmalarını sırasıyla Bilim ve Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Sermet Koyuncu, Hidrojen Teknolojileri Derneği Başkanı Prof. Dr. İbrahim Dinçer ve ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Sedat Murat gerçekleştirdi. 

Bilim ve Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Sermet Koyuncu, “Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi olarak ev sahipliği yapmaktan büyük mutluluk duyduğumuz, 6. Uluslararası Hidrojen Teknolojileri Kongresi, tüm dünyadan araştırmacılar, bilim insanları ve sektör temsilcileri için Hidrojen Enerjisi alanındaki güncel araştırma sonuçlarını ve yeni fikirlerini sunmaları için eşsiz bir platform sağlamaktadır. Her geçen gün daha da önem kazanan yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji kavramlarının bilimsel verilerle tartışılacağı kongremizin herkes adına verimli geçmesini diliyorum.” diyerek 6. Uluslararası Hidrojen Teknolojileri Kongresinin açılış konuşmasını gerçekleştirdi.

Hidrojen Teknolojileri Derneği Başkanı Prof. Dr. İbrahim Dinçer, söz konusu kongrenin özellikle ülkemizde ve dünyada hidrojen teknolojilerinin geldiği noktayı takip etmek adına oldukça önemli olduğuna vurgulayarak, Hidrojen Teknolojileri Derneği ve kongre hakkında bilgiler verdi: “6. Uluslararası Hidrojen Teknolojileri Kongresi, hidrojenle ilgili alanlara özgü teknolojilerin geliştirilmesini amaçlamaktadır. Kar amacı gütmeyen bir dernek olan Hidrojen Derneği’nin karbon çağından hidrojen çağına geçişteki hidrojen teknolojilerinin gelişmesine katkı sağlamayı amaçlıyoruz.  Bu doğrultuda dernek Türkiye’de hidrojen ekonomisinin geliştirilmesi adına resmi kurum ve kuruluşlara, özel sektöre, akademisyenlere ve diğer kuruluşlara teknik tavsiyeler veriyor, ortak faaliyetlerin yürütülmesi ve bir dizi ortak aktiviteler üzerine çalışmalar yapıyor. Kongremize ev sahipliği yapan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitemizin Rektörü Prof. Dr. Sedat Murat ve kongrenin gerçekleşmesinde çok önemli katkıları olan Kongre Başkanı Prof. Dr. Sermet Koyuncu ve ekibine, organizasyon komitesine, kongreye davetimizi kabul ederek katılan katılımcılara, bildiri sahiplerine, davetli konuşmacılara ve oturum başkanlarına tek tek teşekkür ederim. Kongrenin eşsiz bir kongre olarak başarıyla sonuçlanmasını temenni ediyorum.” 

ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Sedat Murat, hayatın her alanında kullanılan enerji kaynaklarının verimli kullanılmasının ve yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesinin insanlık adına son derece önemli olduğunu vurgulayarak başladı.

Sanayileşmenin de etkisiyle enerjiye olan ihtiyacın her geçen gün daha da arttığını bildiren Rektör Prof. Dr. Sedat Murat, önümüzdeki yıllarda su ve enerji kaynaklarının paylaşımının dünyada kriz oluşturabilecek başlıkların başında geldiğini bu sebeple enerji bağımsızlığının küreselleşen dünyada ülkemiz ve tüm dünya için bir kalkınma süreci anlamına geldiğinin altını çizerek şunları söyledi: 

“Özellikle yenilenebilir enerji kaynakları açısından ülkemiz önemli bir coğrafyada yer almaktadır. Üniversitemizin de yer aldığı Çanakkale şehrimiz ise farklı çevre dostu enerji kaynaklarından faydalanılabilecek bir bölge olarak ön plana çıkmaktadır. Bu kapsamda Üniversite olarak başta Enerji Kaynakları Uygulama ve Araştırma Merkezimiz olmak üzere yenilenebilir enerji alanında araştırmalar yürüten araştırmacılarımızı desteklemekteyiz. Bir yandan Üniversitemiz araştırmacıları ve paydaş kurumlar ile yenilenebilir enerji uygulamaları için teknolojiler geliştirirken bir yandan da bu enerji kaynakları için kurulan tesislerde görev yapacak nitelikli insan kaynağımızı oluşturmak adına eğitim programları geliştiriyoruz. Üniversitemizin de ortakları arasında yer aldığı ve bir Avrupa Birliği projesi olan yenilenebilir Gençlik Enerjisi (RE-YOU) ile teknik bölümlerden mezun 18-29 yaş arasındaki 480 gencimize yenilenebilir enerji sektöründe istihdam edilebilmeleri için gerekli niteliklerin kazandırılmasını hedefliyoruz.” 

Kongrenin düzenlenmesinde emeği geçen başta Prof. Dr. İbrahim Dinçer ve Prof. Dr. Sermet Koyuncu ve ekipleri olmak üzere herkese teşekkür eden Prof. Dr. Sedat Murat, başarılı bir kongre temennisinde bulunarak sözlerini noktaladı.

Uluslararası Katılımcıların ve Enerji Sektör Temsilcilerinin Yoğun İlgisi

Kongrede Hidrojen Teknolojilerinde dünyada öne çıkan isimler de konuşmacı olarak yer alarak sunumlarını gerçekleştirdiler. Konuşmacılar arasında 2016 yılından bu yana Avrupa Hidrojen Araştırmaları Birliği Başkanı Laurent Antoni, Kanada Hidrojen Yakıt Pili Derneği (CHFCA) Yöneticisi ve Sürdürülebilir Enerji Konseyi (Birleşik Krallık) Kurulu Üyesi Grace Quan, Birleşik Krallık Hidrojen ve Yakıt Hücreleri SUPERGEN Hub Direktörü ve Imperial College Öğretim Üyesi Dr. Nigel Brandon yer aldı. Kongrede ayrıca ülkemizin önemli enerji alanında faaliyet gösteren EnerjiSA, Siemens, Bloom Enerji, Linde Gaz, Vestel Savunma, GKE, Aspilsan, Tenmak, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Teksis gibi firmalarından yetkililer firmalarının yürüttüğü bilimsel çalışmalar hakkında konuşmalar ve sunumlar gerçekleştirdiler.

Çanakkale’nin, Türkiye’nin Hidrojen Teknolojilerinde Pilot Uygulama Bölgesi Olması Adına Harekete Geçildi

Kongre esnasında Çanakkale’nin Hidrojen Teknolojileri açısından konumu ve önemi de gündemdeki ana başlıklardan biriydi. Özellikle bölgenin rüzgar, güneş, akıntı, biyokütle, jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynakları açısından kritik bir konumda olmasından hareketle, Çanakkale’nin Hidrojen Teknolojileri anlamında Türkiye’nin öncül Hidrojen Üretim Üssü olması adına Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ve özel sektör ortaklığında pilot projelerin başlatılması kararı Kongrenin önemli çıktıları arasında yerini aldı.

Yoğun ilgi ile takip edilen ve toplam 21 oturumda 130’un üzerinde seçilmiş bildirinin sunulduğu ve 7 davetli konuşmacının yer aldığı 6. Uluslararası Hidrojen Teknolojileri Kongresinde, “Hidrojen Depolama”, “Hidrojen Üretimi”, “Hidrojen Enerji Teknolojileri”, “PEM Yakıt Pilleri”, “Hidrojen Enerji Teknolojileri için Malzemeler”, “Hidrojen Ekonomisi”, “Hidrojen Enerjisi Uygulamaları” ve “Katı Oksit Yakıt Pilleri” temalarında sunumlar gerçekleştirildi. Kongrenin kapanış programında Hidrojen Teknolojileri Derneği tarafından “Nejat Veziroğlu Özel Ödülü”, “Teknoloji Ödülü”, “Genç Araştırmacı Ödülü” ve “Öğrenci Araştırmacı Ödülü” ödülleri verildi. 

https://www.comu.edu.tr/haber-21051.html


TÜBİTAK bilim ve teknoloji projelerine 3,3 milyar TL ayırdı

TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, bu yıl genelinde bilim ve teknoloji projelerine 3.3 milyar TL bütçe ayrıldığını açıkladı. Bütçenin ağırlıklı olarak yeşil dönüşüm projeleri, hidrojen teknolojileri, nükleer ve kuantum teknolojilerinde kullanılması planlanıyor. Mandal ayrıca Uluslararası Genetik Mühendisliği ve Biyoteknoloji Merkezi ile birlikte Türkiye’de, Avrupa’nın en büyük AR-GE merkezini kurmak üzere çalıştıklarını belirtti

18 Mart 2022 Cuma,

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) 2022 genelinde bilim ve teknoloji projelerine 3.3 milyar TL. destek sağlayacak. Gündem Teknoloji programına katılan TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal bütçe ve desteklere dair “Projelerimizin yüzde 25’i iklim değişikliği konusunda geliyor. Bu yılki bütçemiz için önemli bir artış yapıldı.2022 yıl genelinde kurum olarak 3.3 milyar TL’lik bütçemiz var. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın’da önemli destekleri var. Ayrıca AB fonlarından almış olduğumuz hibe destekler var. AB’de 96 milyar Euro’luk bütçesi var. Bu destekler noktasında 5 projemizden 1 ‘i destekleniyor ki bunun oranı gayet iyi. Kritik teknolojilerde büyük platformlara, büyük çalışma gruplarına yönelik desteklerimiz çok daha fazla artacak. Bilgiyi üretenle bilgiyi kullananın TÜBİTAK’ a başvurmasını isteyeceğiz.’’ dedi.

‘’Hidrojen, nükleer reaktör ve kuantum teknolojilerini odağımıza aldık’

Odaklanılacak teknolojiler üzerine TÜBİTAK Başkanı “Türkiye’de araştırma çalışmalarının sonuçları, gerek akademik düzeyde gerekse endüstride uluslararası anlamda rekabet unsuru olarak kullanılmaya başlandı. Pandemide bilim özelinde araştırmaya ihtiyaç daha öne çıktı. Pandemi ile birlikte yeni araştırma konuları daha karmaşık araştırma konuları olarak karşımıza çıktı. Bilim temelli konulardı.

Diğer bir alan, sıfır emisyon hedefi gibi sürekli değişkenliği olan konular öne çıkacak. Artık bilimi üreten üniversitelerle bilimi tüketen endüstri daha sıkı çalışmak durumunda olacak.TÜBİTAK‘da özellikle hidrojen teknolojileri yani yeşil hidrojen kavramını, yeni nesil nükleer reaktörleri ve kuantum teknolojileri konuşacağız. Gelecekte ülkeler iklim göçü sorunuyla karşı karşıya kalacak.

Bugün konuştuğumuz göçler savaşlar nedeniyle olurken iklim nedeniyle de göçler olacak. İklim konusunda TÜBİTAK önlemler için 5 başlıkta çalışıyor. TÜBİTAK’ın odaklandığı konular arasında bio çeşitlilik konusu, döngüsel ekonomi, temiz ve güvenilir enerji, güvenli gıda arzı ve akıllı ulaşım konusu. Kritik teknolojilerde büyük platformlara, büyük çalışma gruplarına yönelik desteklerimiz çok daha fazla artacak. Bilgiyi üretenle bilgiyi kullananın TÜBİTAK’ a başvurmasını isteyeceğiz.’’ açıklamasını yaptı.

Gebze’de Avrupa’nın bölgesel AR-GE merkezi kuruluyor

TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal ‘’Avrupa’nın en büyük bölgesel araştırma merkezinin kurulması yönünde görüşmelerimiz sürüyor. Biyoloji ve genetik alanda ortak proje üretmek üzere çalışıyoruz.49 kurum, 466 araştırmacı, 17 projeyi birlikte yönetiyor. Molekülden başlayıp ürünegiden yol üzerine çalışacağız. Bölgesel AR-GE merkezi kurmak için çalışıyoruz. Gebze’deki TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezinde yapmayı planlıyoruz.” dedi.

2023’te milli haberleşme uydumuz 6A ve İmece fırlatılmaya hazır hale gelecek”

Uzay teknolojileri konusunda TÜBİTAK Başkanı istihdam çağrısında bulunduklarını söyledi. TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal “Duyuruya çıktığımız mühendisler, aya sert iniş projemizde çalışmak üzere görevlendirilecek. 2023 yılında 2 proje sonuçlanacak.6A milli haberleşme uydumuz. Bir diğeri ise İMECE uydumuz bu da yerli gözlem uydumuz ve fırlatılmaya hazır hale gelecek. Milli Uzay Programının 10 başlığından biri aya sert iniş projemizde yerli motor kullanarak yapılması planlanıyor. İstihdam çağrımız bu teknolojiler için.’’ şeklinde konuştu.

https://www.bloomberght.com/tubitak-bilim-ve-teknoloji-projelerine-3-3-milyar-tl-ayirdi-2301980


İsrail Gazının Avrupa’ya Taşınmasında En Uygun Seçenek Türkiye’

İsrail’in eski Ürdün ve AB Büyükelçisi Oded Eran, “Doğu Akdeniz’den Avrupa’ya doğal gaz iletmek için en uygun seçenek Türkiye.” dedi.

10 Mart 2022

İsrail’in eski Ürdün ve AB Büyükelçisi Oded Eran, Doğu Akdeniz’den Avrupa’ya doğal gaz iletmek için en uygun seçeneğin Türkiye olduğunu belirterek, “Türkiye ile İsrail Cumhurbaşkanları arasındaki görüşmeler bu seçeneğin çalışılmasına önayak olabilir.” dedi.

Eran, AA muhabirine, Türkiye ile İsrail arasındaki bazı anlaşmazlıkların bu seçeneğin değerlendirilmesine engel olduğunu ve İsrail’i alternatif seçenekleri aramaya yönlendirdiğini söyledi.

Doğu Akdeniz’den Avrupa’ya doğal gaz iletmek için en uygun seçeneğin Türkiye olduğunu vurgulayan Eran, “Rusya-Ukrayna krizi ve Rusya’ya yönelik yaptırımlar, Türkiye seçeneğini yeniden öne çıkardı. Türkiye ile İsrail Cumhurbaşkanları arasındaki görüşmeler bu seçeneğin çalışılmasına önayak olabilir.” diye konuştu.

Eran, İsrail gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınmasında bazı siyasi ve ekonomik belirsizlikler bulunduğuna dikkati çekerek şunları kaydetti:

“Projenin içinde yer alacak ticari oyuncuların çatışmayla dolu bir bölgede siyasi risklere karşı korunmaya alınması ve yatırımlarının da zamanlı bir şekilde geri dönüşünün olacağına yönelik garanti edilmeleri gerekli. Bunlar karmaşık konular ve pek çok siyasi engelin kolay bir çözümü yok. Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika güneş enerjisi açısından da en iyi potansiyel kaynaklar. Türkiye bu bölge ve Avrupa arasında anahtar bir bağlantı noktası. Gelecek 30-40 yıldaki yenilenebilir enerjiye tam dönüşüm sürecinde, doğal gazın kullanılabileceği mavi hidrojen dönemi var. Bu alanda Türkiye ve Doğu Akdeniz’de doğal gaz üreten ülkeler arasındaki iş birliği tüm tarafların faydasına olacaktır.”

İsrail ve Mısır’ın sahip olduğu gaz miktarlarının Avrupa’nın gaz tedarikçisi Rusya’nın tek başına sağladığı miktarlara göre yeterli olmayacağını dile getiren Eran, bu gazın ani kısıntıları hafifletmeye yardımcı olabileceğini söyledi.

“Daha önceki siyasi engeller aşılabilir”

Washington merkezli düşünce kuruluşu Orta Doğu Enstitüsü Araştırma Görevlisi Prof. Michael Tanchum da “İsrail gazının hem iç tüketim hem de Avrupa’ya ihraç edilmesi için Türkiye’ye taşınması en az 8 yıldır tartışılıyor ve günümüzde hala ticari olarak mantıklı.” ifadesini kullandı.

Deniz altı boru hattı inşa edilmesine yönelik teknik çalışmaların gerçekleştirilebilir göründüğünü belirten Tanchum, “Doğal gazda acil durum uyarısı niteliğindeki Ukrayna’daki olaylar ile Türkiye, İsrail ve diğer Orta Doğu aktörleri arasında son dönemdeki yakınlaşma çabaları birlikte düşünüldüğünde daha önceki siyasi engeller aşılabilir.” değerlendirmesinde bulundu.

Tanchum, teoride yeşil hidrojenin de Türkiye ile İsrail arasındaki bir boru hattından taşınabileceğine işaret ederek şöyle dedi:

“İsrail’de ve Ürdün gibi komşu ülkelerde yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrik, benzer şekilde Türkiye’ye iletilebilir. Bu boru hattı da yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaşmasına yönelik bölgesel düzeyde bir yaklaşım ortaya konulması için Doğu Akdeniz’de daha geniş bir iş birliği geliştirilmesinin başlangıcı olabilir.”

https://www.sde.org.tr/enerji/israil-gazinin-avrupaya-tasinmasinda-en-uygun-secenek-turkiye-haberi-26192


Rusya’nın gaz hamlesi sonrası Avrupalı yetkililerden enerjide iş birliği çağrısı

Macaristan Enerji ve İklim Politikaları Bakanı Attila Steiner, Avrupa ülkelerinin enerjide iş birliği yapması gerektiğini belirterek, “Bu iş birliği özellikle elektrik sektöründe gerekiyor. Doğal gazda yapılacak iş birliğinin ise kısa vadede fiyatlardaki kırılganlığı bir dengeye dönüştürmek olduğunu düşünüyorum.” dedi.

07 Nisan 2022

Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de “Gas Infrastructure Europe (GIE)” tarafından düzenlenen enerji konferansında değerlendirmelerde bulunan Steiner, kısa vadede farklı sektörlerde iş birliğinin önemine değindi. Steiner, Avrupa’nın en önemli gündem maddelerinin başında enerjinin geldiğini anımsatarak, elektrik başta olmak üzere birçok alanda beraber adım atılması gerektiğini vurguladı. İş birliğinin özellikle elektrik sektöründe gerektiğinin altını çizen Steiner, “Doğal gazda yapılacak iş birliğinin ise kısa vadede fiyatlardaki kırılganlığı bir dengeye dönüştürmek olduğunu düşünüyorum.” ifadesini kullandı.

Slovakya Ekonomi Bakan Yardımcısı Karol Galek de enerjide kaynak çeşitliliğinin önemine değinerek, “Hidrojeni, sıvılaştırılmış doğal gaz gibi seçenekleri daha fazla değerlendirmeliyiz. En önemlisi ise bizim bir acil durum planına ihtiyacımız var.” diye konuştu.

Çekya Sanayi ve Ticaret Bakan Yardımcısı Rene Nedela da ülkeleri sadece Avrupa değil NATO seviyesinde iş birliğini artırmaya çağırdı.

Polonya İklim ve Çevre Bakanı Müsteşarı Adam Guibourge-Czetwertynski ise tüm Avrupa’ya seslenerek, “Beraber çalışıyoruz ancak bu daha fazla olmalı. Kaynak çeşitlendirmeliyiz. Rusya’dan bağımsız olabilmek için yeni terminaller, bağlantılar inşa etmeliyiz. Bunların hepsi çok kritik yatırımlar.” dedi.

https://www.yenisafak.com/ekonomi/rusyanin-gaz-hamlesi-sonrasi-avrupali-yetkililerden-enerjide-is-birligi-cagrisi-3773843



Paylaş